Perhiz

PERHİZ (hımye, regimen)

Hastanın, hastalığa zarar veren şeylerden sakınması demektir. Perhizin tedavide çok önemli yeri vardır. Nitekim "araplarm tabibi" diye bilinen meşhur Haris İbni Kelede'ye: "Tedavi nedir?" diye sorulduğunda:"Perhizdir" diye cevap vermiştir."1

Haris yine bir başka soruya: "Perhiz tedavinin başı, mide ise hastalıkların evidir, her mizaca alışık olduğu şeyleri veriniz!" demiştir.

Yine Haris bir başka soruya: "Perhiz tıbbın başıdır" demiş; "Hastalık nedir?" diye sorulduğunda ise: "Yediği biryemeği sindirmeden, ikinci kez yemektir" diye cevap verdiği rivayet edilmektedir."2

Nekahet dönemindeki bir hastanın perhiz yapması, hasta iken perhiz yapmasından daha faydalıdır. Çünkü nekâhat döneminde kuvveti tam yerinde değil, hazım kuvveti zayıf, hastanın mizacı ve organları bazı şeyleri kabule elverişli olduğundan bu dönemde perhize dikkat etmemek hastayı tekrar kötü bir duruma düşürebilir, bu ise hastalığın ilk başlangıcından daha zor bir durum meydana getirir.

Hulasa: Hastalık gelmezden önce yapılan perhiz en büyük tedavidir. Hastalık geldikten sonra yapılan perhiz ise, hastalığın artmasına ve yayılmasına engel olur. Perhiz yapan kimsenin, hastalığı için zararlı olan maddelerden az bir miktarda istekli olarak alması pek zararlı değildir."3

* Hasta kimse perhiz yapmadıkça ne kadar ilaç kullanırsa kullansın, istenilen duruma ulaşılamaz. Perhiz tedavinin başıdır. Aşırı perhiz de vücudu tahrip eder ve zayıflatır. Hatta perhiz, bir bakıma sağlık içinde hastalık gibidir. Alışılan bir şeye devam etmek iyidir, ancak kötü alışkanlıklar bunun dışındadır, onu yavaş yavaş terketmelidir. Belli gıdalara alışanlar, bunları değiştirmemelidir. Çiğ yiyeceklerden ve kokuşmuş meyvelerden sakınmalıdır. Sağlıklı olduğu halde aşırı perhiz yapmak ta, hastalık sırasında karışık ve çokyemek gibi zararlıdır."4

* Tabiplere göre bir hastanın tedavisi iki şeyle mümkündür: İlaç ve perhiz. Eğer ikisi birden uygulanabilirse, hasta çabucak iyileşir. Eğer ilaç ve perhiz ikisi birden uygulanamıyorsa, perhiz yapmak daha faydalıdır. Çünkü perhiz yapmadan ilaç kullanmanın bir faydası yoktur. Fakat ilaç kullanmadan sadece perhiz yapmakla bazan hastalığın iyileştiği vâkidir."5

* Peygamber Aleyhis-Selâm da: "Gerçekten yüce Allah, mümin kulunu (bir merhamet ve bir şefkat olmak üzere) günah işlemekten korur. Halbuki O, onu yapmayı arzu eder. Tıpkı sizin hastanızı, hastalığın artmasından korkarak, perhiz kasdıyla yeme ve içmeden koruduğunuz gibi" buyurmuştur."6

Gözleri Ağrıyan Kimsenin Tatlıdan Perhiz Yapması:
Suheyb-ı Rûmî (r.a.) demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm'ın yanına varmıştım, önünde hurma ve ekmek vardı. Benim de gözlerim ağrıyordu. Hurmadan alıp yemeye başladım. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Gözlerin iltihaplı olduğu halde hurma mı yiyorsun?" diye beni ikaz etti... "7

Sıtma Hastasının Tatlı Şeylerden Perhiz Yapması:
"Peygamber Aleyhis-Selâm yanında Ali b. Ebî Tâlib olduğu halde, Ensar'dan dayılarını ziyarete gitmişti. Küçük bir sepet hurma ikram ettiler. Ali yemek için elini uzattı, bunu gören Peygamber Aleyhis-Selâm: "Bırak yeme! Çünkü sen, sıtma hastalığından daha yeni kurtuldun!" buyurmuştur."8

Soğuktan Perhiz:
Sevban (r.a.) ise şöyle der: "Peygamber Aleyhis-Selâm bir tarafa bir müfreze göndermişti. Soğuğa yakalandılar. Peygamber Aleyhis-Selâm'ın yanına geldiklerinde durumu ona anlattılar. Bunun üzerine onlara, soğuktan korunmak için sargılar ve mestler üzeri ne meshetmelerini emretti."9

Sudan Perhiz:
Câbir b. Abdullah (r.a.) demiştir ki: "Bir yolculuğa çıkmıştık. Bizden bir kimseye taş isabet etti de başından yaralandı. Sonra ihtilam oldu. Arkadaşlarına: Teyemmüm etmek için bana izin var mıdır?" diye sordu. Arkadaşları: "Senin, suyu kullanmaya kudretin vardır. Teyemmüm etmen için bir sebep bulamıyoruz" dediler. Bunun üzerine adamcağız yıkandı. Guslettikten hemen sonra titremeye başladı ve az sonra öldü. Yolculuktan döndükten sonra, durum Peygamber Aleyhis-Selâm'ahaberverildi. Rasulullah (s.a.v.) bunu duyunca: "Öldürmüşler, Allahta onları öldürsün. Bilgisizliğin ilacı, sorup öğrenmek değil midir? Onun teyemmüm etmesi kâfî idi..." buyurdu."10

Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: 'Yüce Allah bir kulunu sevdiği zaman, onu dünyanın kötülüklerinden korur. Sizden birinin hastasını, perhiz kasdıyla sudan koruduğu gibi" buyurmuştur."11

Kur'ân-ı Kerim'de ise:"... Eğer hasta veya yolculukta olursanız, yahud içinizden biri abdestini bozmuşsa, yahud da kadınlara dokunmuşsanız bu durumlarda su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm ediniz. Toprağı yüzlerinize ve ellerinize sürünüz! Şüphesiz ki Allah çok affedici ve çok bağışlayıcıdır"
buyrulmaktadır. (Nisa 43) (aynca bak. Mâide 6)

Yiyecek Maddelerden Perhiz:
Sahâbiye hanımlardan Ümmü'l-Münzir binti Kays el-Ensârî (r.a.) şöyle bir hâdise anlatır: "Peygamber Aleyhis-Selâm yanında Ali b. Ebî Tâlib olduğu halde yanıma gelmişti. Ali, hastalıktan yeni kalkmıştı ki, daha sağlığına tam olarak kavuşmamıştı. Bizim de henüz olgunlaşmamış asılı hurma salkımlarımız vardı. Rasulullah kalktı hurma salkımlarından yemeye başladı. Ali de yemek için kalkmıştı. Peygamber Aleyhis-Selâm Aliye doğru giderek: "Sen hastalıktan yeni kalktın, sakın yeme!" diyordu. Ümmü'l-Münzir sözüne devamla: "Arpa unu ve yaban pancarından çorba yapıp getirdim. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Ey Ali! İşte bundan ye! Zira bu yemek sana daha faydalıdır" buyurdu."12

Aşırı Perhizden Sakınmak:
Bu konuda Hz. Aişe ise şöyle der: "Bir defasında şiddetli bir şekilde hastalandım. Ailem beni katı bir şekilde perhize tâbi tuttu ki, sudan bile perhiz ediyorlardı. Bir gece son derece susamıştım. Yanımda kimse de yoktu. Ellerim ve ayaklarım üzerinde emekliyerek duvarda asılı su tulumunun yanına geldim, uykulu olduğum halde ondan içtim. İşte o gündenberi kendimde sağlık ve sıhhat hissediyorum. Sizler hastalarınıza aşırı perhiz yaptırmayınız!"13

* Horasanlı Tabip Ebû Bekir Râzî (ölüm 303 H.), aşırı perhizin vücuda zararlı olduğuna dâir "Makale fî Enne'l-Hımyete'l-Müfritate Tuzırru bi'l-Ebdân" adında bir eser yazmıştır. Ayrıca hasta yemekleri ile ilgili "Risale fî Et'imeti'l-Merzâ" isimli bir eseri daha vardır."14

Kaynaklar:
[1]- Süyûtî vr. 3b; Nihaye 1/46; Faik 1/42; Herevî 2/71; Hattâbî 1/193-194; K. Ummâl 10/28466; E. Nuaym vr. 119a. [2]- i. Kayyım s. 173; Nesimi/16; i. Sünnî vr 55b; Bağdadi s. 17-18; Zehebî s. 37. [3]- i. Kayyım s. 173; M. Ledüniyye 2/173. [4]- bağdadi s. 12; I. Kayyım s. 451. [5]-el-Medhal 4/126. [6]- Hâkim tıp 4/208; E. Nuaym vr. I19a; Süyûtî vr. 3a; ayrıca bak. I. Sünni vr. 55a [7]- Süyûtî s. 332; ayrıca bak. I. Mâce tıp H. 3442; E. Nuaym vr. 120a; Hâkim 3/339, 4/411; S Kübrâ 9/344. [8]- i. Sünnî vr. 57a; ayrıca bak. Ebû Nuaym vr 120b; Tıfâşîvr. 49a. [9]- E. Davud taharet H. 146; Ş. Müsned 2138; Müsned 5/277. [10]- Dârekutnî 1/190; E. Davud taharet H. 336; I. Mâce taharet H. 572; Müsned 1/330; Nihaye 41170. [I1]- i. Hıbbân 2141 H. 657; Tirmîzî tıp H. 2036; E. Nuaym vr. 118b; I. Sünnî vr. S5a. [12]-i. Mâce tıp H. 3442; Timiz! tıp H. 2037; E. Davud tıp H. 3856. [13]- Hâkim tıp 4/408; i. Sünnî vr. 56b; E. Nuaym vr. 12la; Süyûtî vr. 3a; K. Ummâl 10/28424. [14]- Fihrist s. 417, 420.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp