kalp hastalıkları isimleri nedir

Kalp Hastalıkları Nelerdir? :

KALP

Yüksek tansiyonun en çok hasar yaptığı organ kalptir. Hipertansiyonun kalpte yaptığı hasar, damar sertliğine bağlı olabildiği gibi, hipertansiyonun bizzat kendisinin yaptığı kalp hastalığı şeklinde de olabilir. Bu cümleyi şu şekilde açıklayalım: Damar sertliğinin oluşmasında birçok faktör rol oynamaktadır, hipertansiyon bu faktörlerden birisidir. Yani yüksek tansiyon olmadan da damar sertliği gözlenebilir. Bununla beraber kan basıncı artışının bizzat neden olduğu kalp hastalıkları da vardır.Yüksek tansiyonun kalpte yaptığı en önemli hasarlarından birisi, kalp kasında kalınlaşma ile seyreden ve sol vent- rikül hipertrofisi olarak adlandırılan klinik durumdur. Bizzat hipertansiyonun neden olduğu bir komplikasyon, yani tahribattır.Bu kısa girişten sonra hipertansiyonun kalp komplikasyonlarından kısaca bahsedelim.
 

Kalp kasının kalınlaşması

Halk arasında kalbin büyümesi olarak bilinir. Aort damarı, atardamarlar ve kılcal damarlardaki yükselmiş basıncı yenmek için, kalp çok fazla ve güçlü çalışır. Bu durumu şu şekilde izah edebiliriz: Ağırlık çalışan bir kişinin kol kasları nasıl kalınlaşırsa, damar içerisindeki basıncı yenmek için çalışan kalbin karıncığının duvarları da bu şekilde kalınlaşır. Yani kalbin, vücuda yeteri kadar kan pompalamak için, damar içerisindeki yüksek basıncı yenmesi gerekmektedir. Bu basıncı yenebilmek için güçlenmeye çalışır. Aslında kalp, kendisini korumak ve daha güçlü çalışmak için yüksek tansiyona adapte olmaya çalışmaktadır. Bir süre sonra bu korunma çabasının oluşturduğu kalp kası kalınlaşması, yani hipertrofı, hastaya zarar vermeye başlar.
 
Şimdi aklınıza şu soru gelecektir. Bazı tansiyon hastalarında kan basıncı çok yükselmesine karşın, kalp kaslarında kalınlaşma olmamaktadır. Niye bu durum olmaktadır? Haklısınız, her yüksek tansiyon hastasında kalp kalınlaşması görülecek diye bir durum söz konusu değildir. Yüksek tansiyonda kalp kası kalınlaşmasının oluşumunda rol alan en önemli faktörler, tansiyonun şiddeti ve süresidir. Uzun süredir mevcut olan ve tedavi edilmeyen yüksek tansiyonlu hastalarda, kalp kası kalınlaşması daha fazla görülür.Kalp kası kalınlaşmasında, yüksek tansiyona eşlik eden diğer risk faktörlerinin de katkısı bulunmaktadır. Bunları önem sırasına göre sayarsak:
 
• Şişmanlık,
 
• Fazla tuz alımı,
 
• Kalıtım,
 
• Cinsiyet,
 
• İleri yaş,
 
• İnsülin rezistansı,
 
• Alkol kullanımı,
 
• Damar içerisindeki kanın yoğunluğu.
 
Kalp kası kalınlaşması, yukarıda sayılan faktörlerin birlikte bulunduğu yüksek tansiyon hastalarında daha sık görülmektedir.Kalp kası kalınlaşması aslında kalbin adaptasyon çabası olmasına karşın, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Kalp kaslarında kalınlaşma olan hastalarda kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı, ritim bozuklukları, inme ve ani ölüm oranı yüksektir. Bu nedenle yüksek tansiyon hastalarında kalp kası kalınlaşmasının tanısının konulması ve tedavisi çok önemlidir.
 
Kalp kasının kalınlaşmasının tanısı nasıl konulur? Öncelikle kalınlaşma çok fazla ise, muayenede kalbin göğüs duvarına çarptığı hissedilebilir. Dinleme aleti ile muayene sırasında, kalbin normalde duyulan seslerinin yanma bazı seslerin eklendiği işitilebilir. Muayene sırasında saptanan bu bulgular, kalp kası kalınlaşmasından şüphe edilmesine neden olabilir. Kesin tanısı ise, ekokardiyografi denilen, kalbin ultrasonografık incelemesi ile yapılabilmektedir. Bu tetkik yardımıyla kalbin gram olarak ağırlığı hesaplanır.
 
Dikkatli bir inceleme ile, kalp şeridi denilen EKG’de de, kalp kasının kalınlaşmasından şüphe edilebilir. Kalp kası kalınlaşması uzun sürmüş ve fazla miktarda ise EKG şeridi ile anlaşılabilir ancak derecesi hakkında tam bilgi elde edilemez.Bazen akciğer filminde de kalbin gölgesi büyümüş olarak gözlenebilir. Bu durum yanıltıcı olmasına karşın, kalp kası kalınlaşmasına işaret edebilir. Hem EKG ve hem de akciğer filminde kalp kası kalınlaşmasından şüphe edilirse, ekokar- diyografı, yani kalbin ultrasonografısi yapılarak, kalp kasının kalınlığının ölçülmesi gerekmektedir.
 
Peki kalp kası kalınlaşırsa ne gibi olaylar gözlenebilir? Yukarıda açıklamıştık, kalp kası kalınlaşması, aslında kalbin yüksek tansiyona uyum sağlama çabasının bir sonucudur. Bununla beraber kan basıncı düşürülmezse, kalınlaşma ilelebet devam etmez, bir süre sonra kalp yorulur, daha zayıf çalışmaya başlar. Kalp yetmezliğine doğru gidiş gözlenir. Bu hastalarda ritim bozuklukları sık görülmeye başlar. Kalp kası kalınlaşması sonucunda kalbe gelen oksijen miktarı yetmez, hasta göğüs ağrıları hissetmeye başlar. Kalp kasının kalınlaşması sonucunda gözlenebilecek zararlı durumları bir örnek ile açıklamaya çalışalım.
 
Kanallar ile yeteri kadar su gelen belirli büyüklükte bir tarla düşünün. Mevcut su kapasitesi yeterli olduğu için, buradan alman ürün ona göre olacaktır. Şimdi siz bu tarlayı büyüttünüz, ancak gelen su aynı kaldı, arttıramadınız. Mevcut su miktarı ile o tarladan ürün almaya çalışıyorsunuz. Bir süre sonra ekinleriniz yeteri kadar sulanamadığı için, güdük kalacak, istenilen düzeyde ürün veremeyecektir. Hatta bazı yerlerde hiç ekin olmayacak, onun yerine susuzluğa dayanıklı yabani otlar bitecektir. Bu yabani otlar mevcut ürüne daha çok zarar verecek ve siz daha az ürün alacaksınız. İşte kalp kasını bir tarlaya, kan damarlarını ona su getiren kanal sistemine benzetirseniz, kas kalınlığı artıp, gelen kan miktarı artmazsa, bir süre sonra bu kasların arasında, aynı yabani otlar gibi, vücuda zararlı olabilecek destek dokusu elemanları yerleşecektir. Böylece kalp duvarının kasılan kısmı azalacaktır. 
 
Ayrıca kas hücreleri, özellikle egzersiz sırasında yeteri kadar kan, dolayısıyla da oksijen alamadıkları için, hasta angina pektoris dediğimiz göğüs ağrıları hissedecektir. Hücrelerin oksijensiz kalması sık tekrarlar ve uzun sürerse, kalp kasının çalışması daha da bozulacak, kalp yetmezliği bulguları gelişecektir. Yine aynı tarladaki yabani otlar gibi,bazı kalp hücreleri normal fonksiyonlarını yitirecekler, kendi kendilerine atım yaparak, ekstrasistol dediğimiz ritim bozukluklarına neden olacaklardır. İstenilmeyen hücre gelişmesi ve yapı bozukluğu neticesinde kalbin elektriksel sisteminin yapısı etkilenecek, otomatik çıkan uyarıların dengesi ve iletilmesi bozulacak, ritim bozuklukları daha da ağırlaşacaktır. Böylece hipertansif kalp hastalığı denilen klinik tablo oluşacaktır.
 
Kalp kası kalınlaşmasının tedavisinin en iyi yolu, bu durumun gelişmesini önlemektir. Yani yüksek tansiyon oluşmasını önlemektir. Hipertansiyon gelişmesini önleyecek her tedbir, kalp kası kalınlaşmasından kişiyi koruyacaktır.Şimdi okuyucunun aklına şu soru gelebilir: “Ben yüksek tansiyonum olduğunun farkına geç vardım. Doktorum kalp kasımın kalınlaştığını söyledi, bu durum geriye döner mi? Yani kalbimin kası normale gelebilir mi?” Evet gelir veya kalınlık azaltılabilir, en azından daha fazla ilerlemesi önlenebilir. Hipertansiyon tedavisinin her türü, kalp kasının kalınlaşmasını geriletir. Kan basıncı normale gelirse, kalbin önündeki yük azalacağı için, kalp daha rahat çalışır, kaslar giderek incelmeye başlar. Ayrıca bazı tansiyon ilaçları direkt olarak kalp kası hücrelerine tesir yaparak, kalp duvarlarını inceltirler. Biz bu hastaları tedavi etmek için, o tür ilaçları daha çok tercih ederiz. Yani kısaca söylemek gerekirse, kalp kası kalınlaşması kader değildir, oluşması önlenebilir ve tedavisi yapılabilir.
 

Kalbi besleyen damarların hastalıkları

Kalbi besleyen atardamarlara koroner damarlar adı verilir. Anlatılması kolay olsun diye bu kitapta da koroner arter hastalığı deyimini kullanacağız. Koroner damarlar, kalp kasını besleyen en önemli damarlardandır. Bu damarların herhangi bir nedenle tıkanması sonucunda, kalp krizi dediğimiz, toplumda en sık ölüm ve sakat kalma nedeni olan hastalık tablosu gözlenir. Kuşkusuz kalp damarlarındaki tıkanmaya birçok faktör neden olabilmektedir. Normal tansiyonlu kişilerde de kalp enfarktüsü sık olarak gözlenebilir. Ancak en önemli faktörlerden birisi, yüksek tansiyondur.
 
Yüksek tansiyon ile koroner damar hastalığı arasındaki ilişki çok karışıktır. Hipertansiyon, koroner damarlarda kireçlenmeye neden olması yanında, mevcut koroner damar hastalığının ilerlemesini hızlandırabilir. Plakla tıkanmış koroner damarlar, kalp kasma kanın ulaşmasını engelleyerek kasların hasar görmesine, sonuç olarak kalp krizi denilen tablo ile kalp yetmezliğine neden olabilirler. Ayrıca önceki sayfalarda da anlattığımız gibi, kalp kası kalınlaşması olan hastalarda, kalbe gelen kan yetmediği için, kalbin beslenme bozukluğuna bağlı iskemik olaylar daha fazla görülür.Şimdi gelelim kalp krizinin belirtisine. Konumuz ile direkt ilgili olmadığı için, kısaca bahsedilecektir. En önemli belirti, göğsün ön-orta kısmında görülen ağrıdır. 
 
Bu ağrı boyun, çene ve kollara doğru yayılabilir.
15 dakikadan fazla sürüyorsa, kalp krizi olasılığı yüksek demektir. En çok karıştığı hastalık, mide asidinin yemek borusuna doğru sızması ile gözlenen, reflü dediğimiz hastalığın ağrısıdır. Ancak şurası unutulmamalıdır, göğüs ortasında başlayan her ağrı, öncelikle kalp ağrısı olarak kabul edilerek, tıbbi yardım alınması gerekmektedir. Çok yapılan bir yanlış vardır ve ben hekimlik hayatımda bunun birçok olumsuz örneklerini görmüş bulunmaktayım. Kalp krizi genellikle kabullenilmesi zor olan bir hastalık olduğu için, hasta ve yakınları hep mideye yorarlar. Bu durum ise geç kalınmasına ve istenilmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir. Peki kalp krizinden şüphe edildiği zaman ne yapılmalıdır? Bugün ülkemizde çok iyi çalışan bir 112 sistemi vardır. Hemen hastayı sırt üstü yatırıp, ambulans çağırılması gerekmektedir.
 
İlaç almak doğru değildir.
Yalnız bir tablet aspirinin yavaş olarak çiğnenmesi zararlı değildir. Yine de yardım istenilen tıbbi görevlinin tavsiyelerine uymak en doğrusudur. Eğer daha önce bir kalp hastalığınız var ise ve isordil gibi dilaltı ilaçları kullanıyorsanız, bu ilacı almanıza rağmen ağrınız geçmedi ise, ikinci defa almayınız ve ambulansı bekleyiniz.Göğüs ağrısı olmayan kalp krizleri var mıdır? Evet vardır. Tüm kalp krizlerinin % 15 ila 20 kadarında göğüs ağrısı gözlenmez veya çok hafif hissedilir. Bu hastalar arasında, ağrı eşiği yüksek olan hastalar, şeker hastaları ve bir kısım yüksek tansiyon hastaları sayılabilir.Kalp damarlarının kısmi tıkanması sonucunda ise, angina pektoris denilen kısa süreli göğüs ağrıları gözlenebilir. Genellikle 5 dakikadan az sürerler. 
 
Eforla gelip, istirahat ile geçerler. Bu ağrılar, koroner damar hastalığının en önemli belirtisidir. Araştırılması ve tedavi edilmesi gereken bir durumu gösterebilir. İstirahat halinde gelen göğüs ağrıları ise çok ciddi bir koroner yetersizliğine işaret edebilir. Acilen incelenmesi ve tedavisi gerekmektedir.Aniden yükselen kan basıncı, aynı efor yapmış gibi angi- na pektorisi yani göğüs ağrısını tetikleyebilir. Tansiyon düşürüldükten sonra bu ağrı geçebilir.
 
Kalp yetmezliği
 
Bu kitabın başında kalbin bir pompa görevi yaptığını ve kanı bir emme-basma tulumba gibi tüm vücuda dağıttığını anlatmıştım. Kalbin bir dakikada 60-80 defa attığını varsayarsak, 24 saatte yaklaşık 100.000 defa atar. Yani kalp, 100.000 kez, bölmelerine gelen kanı tüm vücuda dağıtır. Kaba bir hesap ile 24 saatte yaklaşık 7500 litre kanı vücuda pompalar. Bu rakamlar, kalbimizin ne kadar ağır bir işçi olduğunu göstermektedir. Üstelik öyle bir işçi ki, dur durak bilmeden çalışır.Kalbin pompalama gücünün yani performansının azalmasına, kalp yetmezliği adı verilir. Kalp yetmezliğine neden olan birçok hastalık vardır. En önemli nedenlerin başında kalp damarlarında tıkanıklık oluşması ile yüksek tansiyon gelmektedir.Yüksek tansiyon, hem kalbin önünde bir basınç oluşturarak ve hem de damar sertliğine neden olarak, kalp yetmezliğine yol açar. Önceki sayfalarda anlattığımız gibi, kalp damarlarındaki tıkanıklık sonucunda kalp kasma gelen oksijen miktarı azalır. Bu durum, kalp kası hücrelerini zayıflatır. 
 
Kalp kasında kalınlaşma olduğu zaman ise gelen kan miktarı ihtiyaca yetmediği için, kalp kasları iyi oksijen alamaz ve kasılma fonksiyonu iyice zayıflar. Kalbin sol tarafına gelen kan, pompalanarak vücuda dağıtılamadığı zaman, geride yani akciğerlerde toplanır. Kalp yetmezliği olan hastalarda özellikle sırt üstü yatıldığı zaman nefes darlığı, hırıltılı solunum ve öksürük gözlenebilir. Bu hastalar, ancak yüksek yastıkta yattıkları zaman rahat ederler. Kalbin sağ tarafının pompalama gücü azalırsa, ayaklarda ödem, karında su toplanması, karaciğerde büyüme görülebilir. Kalp yetmezliği genellikle kombinedir, yani sağ ve sol kalp yetmezliği birlikte bulunur.Kalp yetmezliği olan hastalarda en çok rastlanan belirtiler, çabuk yorulma ve halsizliktir. Ayrıca ritim bozukluğu oranı bu hastalarda yüksektir.Yaşlı hipertansiyonlu hastalarda kalp yetmezliği, genç hipertansiyonlulara göre daha fazla görülür.Kalp yetmezliğinin tanısı nasıl konulur? Öncelikle hastanın şikayetlerini öğrenmek gereklidir. Daha sonra muayene edilip, kalp yetmezliği bulguları aranmalıdır. Kesin tanısı, kalbin ultrasonografık incelenmesi, yani ekokardiyografı ile konulur.
 
Kalp yetmezliği tedavi edilebilir mi?
Evet edilebilir. Ancak öncelikle, oluşmasına neden olan hastalıklar ile mücadele edilerek, kalp yetmezliğinden korunulması gerekmektedir. Tüm mücadelelere karşın, kalp yetmezliği gelişmiş ise moral bozmamak gerekmektedir. Sevindirici olan bir noktadan burada bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda geliştirilen ilaçlar ile kalp yetmezliğinin tedavisinde çok başarılı sonuçlar alınabilmektedir.Kalp ritmindeki bozukluklarYüksek tansiyon, ritim bozuklukları ve ani kalp durması için önemli risk faktörlerinin başında gelmektedir. Ritim bozukluklarının en önemli nedenleri, kalp kasında kalınlaşma, kalp odalarında büyüme, damar sertliği ve kılcal damarlardaki direncin yüksekliğidir. 
 
Halk arasında tekleme denilen ritim bozuklukları, kalp kası kalınlaşması olan hastalarda çok daha fazla görülür. Ayrıca kalbin normal ritminden çıktığı bir durum olan ve emboli atarak inmeye neden olabilen atrial fıbrilasyona, yüksek tansiyon hastalarında daha sık rastlanır.
 
Ritim bozukluğunun tanısı hastanın şikayetleri dinlenerek, muayene bulgularına bakılarak, EKG çekilerek konabilir. Ancak en önemli tetkiklerin başında, kalbin 24 saat boyunca EKG kaydının alınması gelmektedir. Holter dediğimiz bu tetkik sonucunda sadece ritim bozukluğunun tanısı konulmaz, ayrıca kalbi çalıştıran sinir sistemindeki dengesizliğin derecesi de anlaşılabilir. Holter incelemesi sonucunda ani kalp durmasına neden olan bazı hastalıkların tanısının konulabilmesi de mümkün olabilmektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp