Karında Su Toplanması ve Tedavisi

PEYGAMBER EFENDİMİZİN KARINDA SU TOPLANMASI VE TEDAVİSİ İLE İLGİLİ RERBERLİGİ

Buharı ve Müslim'de Enes İbn. Malik'ten rivayetle şöyle anlatılır: Oreyne veya Ukl kabilelerinden bir insan topluluğu Medine ye geldiler. tutuldukları mide ağrısından veya istiska (karında su toplanması) hastalığından dolayı Medine‘de ikamet etmek istemediler.

Rasüllüllah Sallallahu 'aleyhi vesellem;


•• Sadaka olarak bey tül-mal'a (devlet hazinesine) verilen develerin olduğu yere gidip idrarlarından ve sütlerinden içseniz bu - yurdu. Söyleneni yaptılar. Hastalıkları iyi olur olmaz çobanları öldürerek develeri götürdüler. Bu davranışlarıyla Allah'a ve O'nun elçisine karşı savaşmış oldular. Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem, arkalarından adam gönderdi ve yakalandılar. Kısas olarak ellerini ayaklarını kestirdi, gözlerini de oydurarak ölünceye kadar güneş altına attırdı. Bu adamlardaki hastalığın istiska olduğuna, Müslim'in Sahih'inLe yukarıdaki hadisle ilgili olarak aktardığı şu sözler delildir: Adamlar demişlerdi ki:

-"Biz Medine'den hoşlanmadık, karınlarımız büyüdü ve organlarımız şişti ",(l). Müslim daha sonra hadisin devamını zikretmiştir. "Cava" karın hastalıklarından bir hastalıktır. "İstika”da maddi bir hastalıktır. Bu hastalığın sebebi, soğuk ve garip bir maddedir, organlara nüfuz ederek onları şişirir, organlar ya dış organlardır, ya da vücudun çeşitli köşelerinde yedek besinlerin depo edildiği ve salgıların bulundukları boşluklardır. Bu hastalığın üç türü vardır: Etin şişmesi biçiminde -ki bu en çetinidir- tüyün dökülmesi şeklinde olanı ve davul gibi şişeni vardır.

İstika‘nın tedavisinde ihtiyaç duyulan ilaçlar, normal boşaltımı sağlayan, ihtiyaç miktarınca idrar yaptıran çeşitli sıvıları dışarı çeken ilaçlar olunca -bu özellikler de develerin idrarında ve sütlerinde mevcuttur- Peygamber efendimiz onlara develerin idrar ve sütlerini içmelerini emretmiştir. Zira sağmal devenin sütünde, temizleyicilik, yumuşatıcılık, harekete geçirme, sıvıyı inceltme ve tıkanıklıkları açma özellikleri vardır.

Çünkü otlağının çoğu Yavşan, Kara gelin (Santonin), Öküzgözü. Papatya ve İstiskaya yararlı olan diğer ilaçlardır. Bu hastalık ancak özel olarak ciğerdeki bir hastalık veya diğer organlarla ciğerin müşterek bir hastalığıyla birlikte bulunur. Müşterek hastalıkların çoğu da ciğerdeki tıkanıklıklardan meydana gelir. Arapların yetiştirdikleri dişi develerin sütü ciğerdeki tıkanıklıklara yarar sağlar. Çünkü bu sütte açıcılık ve az önce anlatılan diğer özellikler vardır.

Razı der ki: -"Deve sütü ciğer ağrılarına ve mizaç bozukluklarına yararlıdır."

İsrail ise: - "Deve sütü, sütlerin en yumuşağı, akıcılığı ve etkisi en çok olanı fakat besin değeri en az olanıdır.

Bunun için en güçlü salgı yumuşatan, karın boşaltan, tıkanıklıkları açandır. Böyle olduğuna, yapısında mevcut olan hayvansal ısının fazlalığından doğan hafif parlaklık delalet eder. Bu nedenle ciğerin tazeliğini korumak, tıkanıklıklarını açmak, katı besinleri ayrıştırmak için özellikle bu süt kullanılır.

Memeden çıktığı sıcaklığı kaybetmeden, hayvandan çıktığı sıcaklığı koruyan yavru deve idrarıyla karıştırılıp kullanıldığında özellikle istiskaya fayda sağlar. Zira bu sütte, parlaklığını artıran, salgıları sona erdiren, karnı boşaltan özellikler vardır. Eğer sütün aşağı inmesi ve karnı boşaltması zor olursa ishal yapan bir ilaçla karnı boşaltmak gerekir".

Kanun sahibi (İbn-i Sına) der ki:

-"Sütün yapısı istiskanın tedavisine ters düşer diyenlere kulak asmayınız. Biliniz ki deve sütü faydalı bir ilaçtır. Çünkü onda incitmeden organları temizleme özelliği ve diğer meziyetleri vardır. Bu süt çok yararlıdır, bir insan su ve yemek yerine bu süte devam etse, hastalıktan kurtulur. Bu konuda Arabistan şehirlerine gönderilen bir topluluk üzerinde yapılan deneyde, topluluğun zorunlu olarak bu süte devam etmeleri sonucu iyi olmuşlardır. İdrarların en yararlısı da safkan Arap devesinin idrarıdır ve bu idrar temizdir(I).

Anlatılan olayda tedaviye ve hekimliğe, eti yenen hayvanın idrarının temiz olduğuna delil vardır. Zira haram olan maddelerle tedavi aciz değildir(2). Bu insanlara, yaşadıkları devirler, İslam dininin geldigi zamana yakın olmasına rağmen ağızlarını ve namaz kılmak için elbiselerinin idrar bulaşan yerlerini yıkamaları emredilmemiştir. Açıklamanın ihtiyaç anından sonraya bırakılmasının, doğru olmadığı ve caniye yaptığının benzeriyle karşılık vermek gerektiği de bu olaydan anlaşılır.

Zira o insanların çobanı öldürdükleri ve gözlerini çıkardıkları Müslim'in Sahih‘inde tespit edilmiştir. Olaydan, aynı zamanda gurup halinde katletmenin ve mallarını almanın bir defada yapılabileceği ve canı hakkında had ve kısa s cezalarının toplanması halinde ikisinin birlikte infaz edilebileceği de çıkarılabilir.

Nebi Sallallahu aleyhi vesellem, cüretlerine karşılık Allah'ın cezası olarak el ve ayaklarını kestirmiş, çobanı öldürdükleri için de onları öldürmüştü. Bir başka sonuç da, savaşan bir insan, haksız yere birinin malını alır ve onu öldürürse aynı yerde eli ve ayağı kesilerek öldürüleceği, cinayetler birden fazla olursa cezanın da aynı oranda ağırlaşacağıdır. Bu insanlar Müslüman olduktan sonra dinden dönmüşler, cana kıymışlar, öldürdükleri insanı teşhir etmişler, haksız yere mal almışlar ve açıkça savaşmışlardır. Bir diğer sonuç da; savaşanların dinden dönmeleri halinde haklarında verilecek kararın onları teşvik edeninkiyle aynı olacağıdır.

Cinayeti guruptaki insanlardan her birinin ayrı ayrı bizzat yapmadığı bellidir. Peygamber efendimiz de bunun böyle olup olmadığını onlara sormamıştır. Son olarak olaydan; Birini kandırarak ya da tehditle bir başka yere götürerek öldürmek had cezası olarak katilin öldürülmesini gerektirdiği, affın bu cezayı düşürmeyeceği ve bu konuda suç ve ceza arasındaki eşitliğe de bakılmayacağı sonucu çıkarılabilir. Medine halkının ve Ahmet İbn-i Hanbeli‘n görüşlerinden biri de bu yöndedir. Hocam İbn-i Termiyye bu görüşe taraftar olarak fetvayı bu şekilde vermiştir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp