Söğüt Kabuğu Zararları

Söğüt Kabuğu Zararları :

Familyası: Söğütgillerden, Weidengewöchse, Salicaceae
Drugları: Söğüt kabuğu; Salicis cortex
Söğüt kabuğu Çayı, Tentür ve Natürel İlaç yapımında kulanılır, fakat ta-rife uygun oranda alınmalıdır.
Giriş:
Takriben yeryüzünde 300‘ün üzerinde söğüt türü mevcuttur ve Türkiye‘de yaklaşık olarak 25 türü mevcuttur. Söğütün en çok kullanılan türleri Aksöğüt; S.alba, Erguvani söğüt; S. Purpurea, Gevrek söğüt; S. Fragilis, Defne Söğüdü; S. Daphnoides, Kara söğüt; S. Nigra, Sebetçi söğüdü; S. Viminalis ve Boz söğüt S. Cinerea‘yı sayabiliriz. Söğüdün bu türlerinin hepsinden de istifade edilirse de daha çok Ak Söğüt, Erguvani Söğüt ve Defne Söğüdü tercih edilmektedir. Avrupa Bitkisel tedavi komis-yonları 1997‘de yayınladığı Monografi bildirisinde en uygununun Defne Söğüdü olduğu belirtilmiş ve şimdi bu bitkinin yetiştirilmesine başlanmıştır. Tarihte ilk defa M.Ö 700‘lü yıllarda Asurların, M.Ö 300‘lü yıllarda Mısırlıların sonrada Filistinliler, Yunanlılar ve Romalıların başta Üşütme, Ağrı ve Ateşli Hastalığa karşı kullandıkları bilinmektedir. Bilindiği gibi bütün medeniyetlerin merkezi Sümerlerdir. Sümerler‘de (Türkler) bütün medeniyeti Orta Asyadaki Dünya‘nın ilk medeniyet merkezi olan ANUA‘dan alıp getirmişlerdir. Fransız asıllı Eczacı Söğüt kabuğu ekstresinden Salicini 1829 da keşfetmiş ve 1835 de Alman eczacı Löwig sentetik olarak Salisilikasidi üretmiştir. İlk Aspirinin üretilmesi ise 1899 yılında Almanlar tarafından yapılmıştır.
Botanik:
a) Aksöğüt boyu 20-30 metreyi bulabilen büyük bir ağaç olup soğuğa karşı dayanıklıdır. Bu nedenle de ılıman bölgelerde pek yaygın olarak yetişir veya yetiştirilir. a Gövdesi siyahımsı, dalları yine siyahımsı renktedir.
Yaprakları gümüşi renkte 1,5 - 1,5 eninde 3-6 m uzunluğunda Mız¬rak şeklinde, kenarları hafif kertikli veya bütün, ortada bir ana damar ve ondan yanlara ayrılan yan damarlardan oluşur. Ve de çok hafif tüylüdür. Söğüt ağacı iki evli olup erkek ve dişi çiçekler aynı ağaçta bulunur ve erkek çiçeklerin bulunduğu Kedicik sarı renkli döllenme tozlukları ile kaplı, Dişi çiçeğin bulunduğu kedicik ise yeşil renklidir.
b) Erguvani Söğüt: Yaprakları yeşil renklidir ve dallarının kabuğu kırmızımsı olduğundan Kırmızı veya Erguvani Söğüt diye anılır.
c) Gevrek Söğüt: Yapraklar taze iken parlak yeşil olgunlaşınca koyu yeşil renktedir ve dalları rüzgârda veya hafif zorlamada tez kırıldığın-dan Gevrek Söğüt diye anılır.
d) Defne Söğüdü: Yaprakları defneyaprağına benzediğinden bu isimle anılır ve son yapılan araştırmalarda birleşiminde en yüksek oranda Salcilatlar içerir.
e) Kara Söğüt: 3-6 m boyunda çalı veya küçük ağaç şeklinde kabuğu siyah, dalları yerden yukarı yükselir ve yaprakları mızrak şeklinde üzeri lekeli (benekli) kenarları kertikli ve kedicikleri sarımsı yeşil renktedir. Kara söğüt değerlerinden farklı olarak genellikle Homo-opatide Tentür yapmak için kullanılır.
Yetiştirilmesi: Türkiye‘nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetişir ve hiçbir özel bakım gerektirmez. Şayet ırmak, su, yol ve gölet kenarlarına ekilirse daha gür yetişir.
Hasat Zamanı: Söğüt kabukları sonbaharda yaprakları dökülünce veya ilkbaharda 2-3 yıllık dalların kabukları soyularak kurutulur, fakat ihtiyaç halinde Nisan‘dan Kasım‘a kadar kabukları soyularak kurutulabilir.
Birleşimi: Birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.
a) Salicylatlar % 5-11 arasında olup en önemlileri; Salicin, Fragilin ( 6‘-O- Asetilsalicin), Papulin (6‘-O- Benzoylsalicin), Salicortin 2‘-O- Asetilsalicortin, 3‘-O- Asetilsalicortin, 4‘-O- Asetilsalicortin, Tremulacin (2‘-0 - Benzoylsalicortin), Triandrin, Vimalin, Piceol
Tremuloidin normal olarak Söğütün kabuğunda bulunmaz ve Tremulacinin parçalanması ile ortaya çıkar. Söğüt kabuğu ekstresndeki Salicin, Salicortin, Tremuloidin ve diğerleri Bağırsak florası tarafından parçalanarak Saligenin ve glukozlara ayrılır. Saligenin ise Karaciğer ve dokular tarafından Salisikaside dönüşür.
b) Carbonikasitler: Vanillinasit, Syringaasit, Kaffeeasit, Ferulaasit.
c) Flavonitler: İzoquercitrin, Quercetinglikozit, Luteolinglikozit, Naringenin -5- glikozit, Naringenin-7- glikozit, Eriodictyelglikozit, Purpurein, Kateşin, Salireposid
d) Flovanollar : Ampelopsin ve İzosalipurposid
e) Ayrıca % 3-15 Tanin, Vitaminler ve Mineraller içerir.
Araştırmalar: Son yıllarda yapılan bir düzine araştırma sonucunda Sö¬ğüt kabuğu ekstresinin kronik Sırt ve bel ağrısı, Romatizma (özellikle eklem iltihaplanması) Artiritis‘e) ve Ateşli hastalıklara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir.
1) Hayfa Tıp Merkezinde Prof. Dr. E. Eisenberg ve ekibi (Medical Center) krınik sırt ve bel ağrısı olan hastalar üzerinde Söğüt kabuğu ekstresinden elde edilen Hapla 4 hafta süren bir tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (HV.11.99.40)
2) Frankfurt Üniversitesi Ortopedi Kliniği tarafından 451 Kronik sırt ve Bel ağrısı olan Hastalar üzerinde Tedavi denemesi yapılmış olup bunlardan 112‘si Söğüt kabuğu ekstresi (Hapı) ile ve diğerleri ise kimyasal ilaçlarla tedavi edilmiştir. Bunlardan bitkisel hapla (Söğüt kabuğu ekstresi (Hapı) , As…….) tedavi olanların kimyasal ilaçla tedavi olanlara göre daha etkili olduğu görülmüştür. (ZP.6.99.330)
3) Kronik Artritis‘den (Eklem iltihaplanması ve ağrısı) rahatsız olan 78 hasta üzerinde 14 gün süren tedavi denemesi yapılmış ve hastaların ağrılarının azaldığı görülmüştür. (Nhk 5.00.24)
Tesir Şekli: Antibakteriyel, iltihapları önleyici, ateş düşürücü, ağrı din-dirici, idrar söktürücü, terletici ve damarları büzücü özelliklere sahiptir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre başta bel ve sırt ağrıları, Eklem romatizması (Art-ritis) Kas romatizması ve ateşli hastalıklara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir.
b) Komisyon E‘ye başta Ateşli Hastalıklar, Romatizmalı rahatsızlıklar ve baş ağrısına karşı etkili olduğu 228 nolu ve 05.12. 1984 tarihli Mo-nografi bildirisinde beyan edilmiştir.
c) Halk arasında başta Ateşli Enfeksiyon, Gut, Romatizma, mikropların neden olduğu Mide ve Bağırsak Hastalıkları, idrar yolları iltihapları, üşütme, Nezle, Ülser, Bademcik iltihaplanması ve Diş eti iltihaplan¬ma-sına karşı kullanılır.
d) Homöopatide ise kadın ve erkeklerdeki aşırı cinsel arzulara (Kadın¬lar-da nemfomani, erkeklerde Şalyriasis olarak bilinir) , Uyuyamama ve yüksek ateşe karşı kullanılmıştır.
Açıklama: Normal Aspirin alındığında Mideyi tahriş eder ve uzun süre kullanıldığında sayısız rahatsızlıklara neden olur. Oysa Söğüt kabuğu ekstresinde Salisilikasit olmadığından mideye veya diğer organlara zarar vermez. Söğüt kabuğunun birleşimindeki Salicin, Salicortin,, Tremulacin ve diğer Salicylatlar Bağırsak florası (faydalı bağırsak bakterileri) tara-fından Saligenin ve Glukozlara parçalanır ve Saligenin Bağırsaklar tara-fından Absorbe (emilir) edilir. Saligenin genellikle Karaciğerde Cytokrom P 450 enzimi tarafından oksitlenerek Salisilikasite dönüşür, bir kısmı ise kanda veya dokularda Salisikasite dönüşür. (Aspirinde ise hemen hemen büyük kısmı mide tarafından absorbe olan Salisilikasit büyük zararlar verir).Saligenin Salisilikaside dönüşmesi 10-24 saat gibi uzun bir süre alır ve etkisi de uzun sürer. Bel ve Sırt ağrıları, Eklem Romatizması (Artritis) ve ateşli hastalıklara sebep olan iltihaplardır, iltihaplar ise yanlış beslenme (hayvansal besinler) veya üşütme nedeni ileri gelir. İltihaplara neden olan Prostaglandin ve Leukotrin hormaonları Arachidon asidinden meydana gelir.
Söğüt kabuğu birleşimindeki Saligenin Salisilikasite dönüşünce Arachido-nasitten Prostaglandin ve Lenkotrine dönüşmesini sağlayan Cyclooxgenaz ve Lipoxygena anzimlerini frenler (salgıyı azaltır). Böylece Prostag¬landin ve Lenkotrin oranı azalır ve iltihaplarda azalır ve Sırt, bel, Eklem ağrıları iyileşir ve de ateşli hastalıklar düşer.
Çay: Bir kahve kaşığı (2-4 g) ince kıyılmış Söğüt kabuğu veya tozu demliğe konur ve üzerine 200 - 300 ml soğuksu ilave edilerek kaynatılır ve 5-10 dakika demlemeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp