Organlar Dokular Ve Duyu Organları

Organlar Dokular Ve Duyu Organları : Pratikte bu bağlantı şu şekilde kullanılır:Örnek: Deri ya da burun ile ilgili sorunlarda akciğerlere her zaman uygulama yapılmalıdır. Şişmanlık, ödem ve ağız ile ilgili sorunlarda dalak ve pankreasa her zaman uygulama yapılmalıdır. Psikolojik sorunlar ya da konuşma sorunları benzeri sorunlarda kalbe her zaman uygulama yapılmalıdır. Eklem ve dişlerle ilgili sorunlarda, saç dökülmesi, kulakta çınlama, sağırlık ya da rahim ile ilgili sorunlardaböbreklere her zaman uygulama yapılmalıdır. Kaslarla ve gözlerle ilgili sorunlarda karaciğere her zaman uygulama yapılmalıdır.

Yukarıda belirtilen organların bilinen fizyolojik fonksiyonlarının yanı sıra, bedensel ve duygusal fonksiyonlar üzerinde önemi vardır. Bu, çeşitli hastalıkların tedavisinde önemli bir noktadır, aynı zamanda belli hastalıklarda ilgisiz görünen semptom - kombinasyonlarını açıklar.Yukarıdaki fonksiyonların yanında belli iç organlar arasında bir “eş - ilişkisi” vardır. Bir hastalığın analiz edilmesi için bu eş ilişkisini bilmek de önem taşır. Evlilikte olduğu gibi bu eşler de birbirlerine bağımlıdırlar. Birinde bir sorun olursa, genelde diğerinde de bir sorun olması kaçınılmazdır. “Eş-ilişkileri” şöyledir:Akciğerler, Kalınbağırsak ile bağlantılıdır.

  • Dalak / Pankreas, Mide ile bağlantılıdır
  • Kalp, İncebağırsak ile bağlantılıdır.
  • Böbrekler, Mesane ile bağlantılıdır.
  • Karaciğer, Safra kesesi ile bağlantılıdır.


Geleneksel Çin tıbbı uzmanlarının gözlemlerine göre, örneğin bir kişi akciğerleri ile ilgili bir sorun yaşıyorsa, çok zaman geçmeden kalınbağırsakla bağlantılı bir sindirim sorunu yaşaması sık rastlanan bir durumdur. Kalp ile ilgili bir sorun varsa, ince bağırsakları da etkileyebilir, vs. Bunun tersi de görülebilir, yani kalınbağırsaktan akciğerlere, incebağırsaktan kalbe, vs. Esas olan, “eş -ilişki” de olan bir organ hastalanırsa, kısa ya da uzun bir zaman içinde diğer organın da etkileneceğidir, yani birdenbire iki organ birden hastalanacaktır.

Geleneksel Çin tıbbında, genelde hastalık adı verilmese de, hastalıklar bu 5 organ çiftine bağlanmıştı. Bu basitleştirme, onların, eş organlar ve bu organların dokular veduyu organları üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkisinin gözlemlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Hastalığın doğasını ve gelişimini anlamak için bu karşılıklı etkileşimi bilmek önemlidir. Unutulmaması gereken nokta şudur: Hastalık doğal biyolojik fonksiyonlarla ilgili olabilir. Önemli organ çiftleri ve onların “alternatif” fonksiyonlarından önce fizyolojik fonksiyonlarla ilgili bilgiler de incelenmelidir.

 Akciğerler ve Kalınbağırsak


Akciğerler yardımıyla nefes aldığımız bilinen bir gerçek olsa da, aslında derimizin dış “akciğerler” olduğu genelde bilinmemektedir. Bazıları tarafından derimiz, sadece tüm bedeni bir arada tutan bir ambalaj kâğıdı gibi düşünülmektedir. Deri, çok önemli bir solunum organıdır, akciğerler de aynı fonksiyona sahip olduğu için, ikisinin arasında bir bağlantı olması doğaldır. Başka bir deyişle, deri, akciğerlerin ( ve kalınbağırsakların) durumunu yansıtır. Derideki kıllanma da (saçlar dışındaki) bu organların durumunu yansıtır. Burun akciğerlerin solunum kanalının önemli bir parçasıdır ve koku alma duyumuzu barındırır.Yukarıdaki fonksiyonlar açısından akciğerler yönetici konumunda önemli bir yere sahiptir ve deride, vücut kıllarında, burunda ve eş-organ olan kalınbağırsaktaki sağlık durumu açısından önemli bir yere sahiptir.

Örneğin bir astım hastasının, geleneksel semptomları bastıran yöntemlerle “iyileştikten” sonra, egzama, deride çatlaklar, kurdeşen, sedef hastalığı, deride kaşıntı, alerjik döküntü, vb. bir hastalığa yakalanması az rastlanan bir durum değildir. Tersine, aynı şekilde deri hastalığı “iyileşmiş” bir kişi, daha sonra bir solunum yolu hastalığına- ya akciğerlerde astım, bronşit benzeri bir hastalık, ya da burunda kronik rinit2,saman nezlesi, polip, koku duyusunun kaybı ve benzeri bir hastalık- yakalanabilir. Vücut kılları derinin üzerinde olduğu için, onlarla ilgili hastalıklar da akciğerlerin etkisi altında sayılır. Astım /bronşit hastalarının aynı zamanda “alerjik” deri hastalıkları ve alerjik rinit gibi hastalıkları da olduğuna dikkat ediniz.Yukarıda sayılan hastalıklar akciğer hastalıkları olarak adlandırılabilir (ve bu şekilde tedavi edilebilir), çünkü hastalığın nedeni akciğerlerdedir ( ya da kalınbağırsakta).

Kalınbağırsak sindirim kanalının son kısmında yer alır ve çoğunlukla kabızlık, ishal gibi hastalıklar bu organdan kaynaklanır. Kalınbağırsak önceden belirtildiği gibi akciğerlerin eşidir - ve akciğerler üst beden deliklerinden burnu etkilerken, kalınbağırsak da anüsü etkiler.Solunum yolu rahatsızlıkları olan hastaların genelde dış- kılama ile ilgili sorunları vardır - ve bunun tersi de geçerlidir.

Kronik kabızlık vb. sorunu olan hastaların cildi genelde sağlıksız görünür. Bu, kalınbağırsağın deriyi etkileyen akciğerler üzerindeki dolaylı etkisinden de kaynaklanır. Yine kronik kabızlık vb. rahatsızlığı olan aynı hastaların aynı zamanda “alerjik” rinit ya da saman nezlesi gibi rahatsızlıklarının da olması, kalınbağırsağın akciğerlerle (burnu da etkileyen) bağlantısını açıklar.İnatçı “alerjik” deri ve solunum yolu rahatsızlıklarının çoğunun nedeni, bir akciğer enfeksiyonu ya da bağırsak hastalığının yetersiz bir şekilde tedavisidir ( ya da iyileştirmeyen ama baskılayan tedavisi). Alerji hastalarının çocukluklarında bu ve benzeri hastalıkları, tamamen “temizlenmeden” geçirmiş olmaları sıklıkla görülen bir durumdur. Bu açıklama, organlar, dokular ve duyu organları arasındaki bağlantıya dayanarak yapılabilir.Dalak / Pankreas ve MideGelenekse] Çin tıbbında dalak ve pankreas aynı organ fonksiyonu altında yer alır.

Geleneksel Çin tıbbı uzmanları organların kendisinden çok, fizyolojik fonksiyonları ile ilgilendiler, dalak ve pankreasın iki ayrı organ olduğunu bilsek de, onları burada ortak bir organ kombinasyonu olarak ele alacağız.Bu “ortak-organ” sindirimin en önemli organıdır. Sindirim işlemini başlatır (pankreas), kan üretir ve kanı düzenler (dalak ve pankreas). Kanın “üretimi ve düzenlenmesi”, belli kan bileşenlerinin dalak tarafından üretilip düzenlenmesi, aynı zamanda kan şekerinin pankreas tarafından düzenlenmesi şeklindeki doğrudan fizyolojik işlemlerle gerçekleşir.Dalak/pankreas, bedenin “yumuşak” dokuları, yani bağ- dokusu, yağ dokusu vb. aynı zamanda kollar ve bacaklardaki kaslar üzerinde “yönetici” bir fonksiyona sahiptir.Dalak/pankreas, duyu organı olarak ağız/dudaklar üzerinde ve aynı zamanda ağzın içinin yumuşak kısımları üzerinde etki sahibidir.Dalak/pankreas ayrıca lenf ve bağışıklık sistemi açısından en önemli faktördür.Dalak midenin “eşi” dir ve bu nedenle onun durumunu ve fonksiyonunu da etkiler.

Şişmanlık /zayıflık ya da ödemler gerçekte dalağın durumundan kaynaklanan “kontrolsüz” yağ dokusu / bağ dokusu / lenf’ in sonucudur. Metabolizma fonksiyonlarını sadece tiroid bezi düzenlemez. Şişmanlık çoğunlukla fazla yemekten, yani bedene çok sık yiyecekalımından kaynaklanır. Dalakta bir rahatsızlık (hastalık) varsa, yağ dokusu ve bağ dokusu üzerindeki kontrol kaybedilir. “Eş-organ” mide, dalaktaki dengesizlikten etkilenir, bu durumda mide asidi üretiminin aşırı olmasına neden olabilir.

Bu durum sadece sık öğünler alarak atlatılır, bu da kontrolsüz yağdokusu / bağdokusu ile sonuçlanır. Diğer taraftan - eğer hastanın iradesi yemeyecek kadar güçlüyse - sonuç artan mide asidinden dolayı ülser olabilir.Anoreksi ve gıdadan nefret sonucu oluşan aşırı zayıflık da dalaktan kaynaklanabilir, (yukarıdakinin tersine) eş etkisiyle midede hiçbir açlık hissi oluşmaz. Burada unutulmaması gereken nokta, tükürük salgısının dalak tarafından kontrol edildiğidir. Paradontoz, ağız yarası, kuru ve çatlak dudaklar, vb. ağız ile ilgili sorunlar da dalakta bir probleme işaret eder.

Ödem sorunları ( bağdokusunda lenf birikmesi) de, hem lenf hem de bağ dokusu üzerinde etkisi olan dalaktan kaynaklanır. Farklı tip “gıda alerjileri” de aynı nedenden kaynaklanır, çünkü dalak hem en önemli sindirim organıdır, hem de bedenin bağışıklık sistemini yönetir.Dalak çok hassas bir organdır, psikolojik olarak dengesizlik yaşayan kişilerde dalak çabuk etkilenir.Midenin esas fonksiyonları, bilindiği gibi gıda alımı, sindirimi ve besin ve sıvının taşınmasıdır. Mide dalağın “eşi” dir, yani bu iki organ birbirlerini karşılıklı etkiler.

Örneğin; bir hastanın semptomları şunlardır: Kol kaslarında hassasiyet, ağız mukozasında veziküller (ciltte içi sıvı dolu küçük kabarık oluşumlar) , midede şişkinlik, bacaklarda ödem, aynı zamanda deride en küçük bir Çizik olunca enfeksiyon oluşumu. Bu açıklamaya göre, bu sorunların “ortak adı” dalak ve midedir.Hastalığın adı Önemsizdir, Önemli olan onun nerede bulunduğudur ve nasıl ortaya çıktığıdır. Kısacası; hangi organda ve/ veya dokuda ve/veya duyu organında semptom bulunmaktadır? Organizmanın İşleyişini bilince, alternatif olarak bir teşhiste bulunmak mümkündür, yani farklı semptomlar bir tek ve aynı nedenden kaynaklanabilir.

Kalp ve İnce Bağırsak


Kalp, kanı, organizmanın ihtiyacı olduğu hızda tüm vücuda pompalar. Bu bilinen bir gerçek olsa da, kalp ile beyin arasındaki bağlantı genelde şaşırtıcı gelebilir. Yine de toplum içinde kalp ve duygular genelde bağdaştırılmaktadır.Rasyonel mantık bize, duyguların beyinde meydana geldiğini söylese de, batı kültüründe, bazı duyguları göstermek için küçük kalpler çizilir.

Bu sembolik nereden kaynaklanır? Eski kültürler bizim bugün “unuttuklarımız” ı biliyorlardı. Bir şeyden çok korktuğunda kalbinde çarpıntı hissetmemiş kimse var mıdır? Bir şey için endişelenmek genelde göğüs bölgesinde baskı hissi oluşturur.Kalbin fonksiyonu ve ruhsal durum genelde birbiri ile bağlantılıdır, bu nedenle psikolojik sorunlar genelde bir kalp sorunundan kaynaklanır. Ani ruhsal bir değişimin kalp krizine neden olabildiğini düşünün. Kalp (beyin vasıtasıyla) tüm sinir dokusunu yönetir. Dil kalp tarafından yönetilir. Ses ve konuşma zorlukları genelde psikolojik yapıdadır. İnsan korkudan dilini yutabilir.

Örneğin kalp krizi durumunda genelde dilde karıncalanma hissedilir, aynı zamanda kriz anında konuşma güçlüğü olabilir.Kalbin tüm kan damarları üzerinde etkili olduğu kolay anlaşılır bir durumdur. Büyük kan damarları bir uçlarından kalbe bağlanmıştır. Ciddi dolaşım sorunu olanhastaların (soğuk eller/ayaklar, flebit3, vb.) çoğunun genelde önemli psikolojik sorunlarının olduğu görülebilir. Kalp ince bağırsağın “eşi” dir, yani ince bağırsak fonksiyonları kalp tarafından etkilenir, bu durumun tersi de geçerlidir.Kalbin ve beynin bir organ kompleksi olduğunu artık bildiğimize göre, ishal ve psikolojik yeme sorunları ile sonuç- lanabilen “sinirsel mide ağrısı” durumunu açıklayabiliriz. İnce bağırsağın sindirim fonksiyonu zihinsel durum ( eş organdaki) nedeniyle basit bir şekilde etkisiz hale gelmiştir. Hipertranspirasyon( aşırı terleme) ya da bunun tersi yine kalp tarafından yönetilir.

Belli zihinsel aktiviteler sonucunda birçok insan koltuk altında ya da tüm bedende aşırı terleme gösterebilir. “Korkudan soğuk terler dökmek” kavramını düşünün. İnce bağırsağın fonksiyonları bilinen fizyolojik fonksiyonlar olsa da, eş organ kalbin fonksiyonlarını dolaylı yoldan etkileyebilir.6.4. Böbrekler ve MesaneBöbreklerin durumu “yaşam gücü” ya da “canlılık” olarak adlandırdığımız şeyle özdeştir. Böbrekler kemikler, kıkırdak, dişler, tırnaklar ve saçlar (erkeklerde sakal ve bıyıklar) gibi sert beden dokularını etkiler. Duyu organı kulaklardır. Böbrekler aynı zamanda içsel cinsiyet organlarını ve kan basıncı mekanizmasını da etkiler.

Böbreklerdeki sorunlar her zaman için diğer organlarda sorunlara yol açacaktır, bu nedenle böbrekleri güçlendirmek genel sağlık açısından önemlidir. Kronik rahatsızlıkların çoğu böbrekler ile ilgilidir, - romatizma (kemikler/ kıkırdak), dişlerin dökülmesi, saç dökülmesi, işitme kaybı/ kulak çınlaması, idrar yapmada zorluk, yüksek tansiyon,cinsel fonksiyonlarda düşüş vb. yaşlılık sorunları söz konusu edilebilir.

Böbrekler ve böbreküstü bezler ortak organ fonksiyonu olarak düşünülür, bu da yukarıdaki örnekleri açıklar. Hastalık tablosu çıkarılırken sıvı dengesi ve idrar atılımı gibi fizyolojik fonksiyonlar yine de unutulmamalıdır. Doğu ve Batı tıbbı, böbrek fonksiyonunun tatmin edici şekilde olduğunda genel sağlığı olumlu etkilediği konusunda aynı kanıdadır. Böbrekler ve mesane eş organlar olarak birbirlerinin fonksiyonlarını etkilerler. Mesanenin esas fonksiyonu bilindiği gibi, bedendeki fazla sıvının atılmasıdır.

Karaciğer ve Safra Kesesi


Karaciğerin sindirim organı olarak önemi bilinmektedir, fakat bu aslında önemsiz sayılabilecek bir fonksiyonudur. Safra üretimi yanında henüz keşfedilmemiş daha birçok fonksiyonu vardır. Karaciğer bedenin “kimyasal fabrikası” dır, bu nedenle de tüm hayatî süreçlerde önemli bir koşuldur. İsminden de anlaşılabileceği gibi, İngilizce’de (ve diğer bazı dillerde lever, leber) liver=yaşamak anlamına gelir. Karaciğer doku olarak bedenin kaslarını ve tendonlarını, duyu organı olarak ise gözleri etkiler.Kas ağrıları, kas güçsüzlüğü ve çeşitli göz sorunları karaciğer ile bağlantılıdır ve karaciğerin durumuna göre ortaya çıkar. Karaciğer kan, hormonlar ve diğer kan bileşenlerini saklar ve düzenler, “kimyasal fabrika” adı buradan gelir, çünkü kan akışı oksijen taşınmasından başka bir şeydir. Hormon dengesi karaciğer tarafından üretilen plazma proteinleri yardımıyla sağlanır.Karaciğerin eşi safra kesesidir, fizyolojik anlamda da bu geçerlidir. Safra kesesinin esas fonksiyonu bilindiği gibi, safranın saklanması ve sindirim kanalına boşaltılmasıdır.Safra kesesinin aynı zamanda saldırganlık, huzursuzluk, kızgınlık vb. zihinsel aktiviteler üzerinde önemli etkisi vardır.

Dolasım ve Endokrin

Geleneksel Çin tıbbı, Batı tıbbından farklı olarak iki ekstra organla da ilgilenir. Bunlar, kendi meridyenleri olsa da, daha çok organ yerine beden fonksiyonu olarak ele alınmalıdır. Dolaşım İngilizcede Pericardium ve Almancada Kreis- lauf olarak adlandırılır.Dolaşım gerçekte kalbi ve aynı zamanda kalbin dokusunu ve duyu organını - yani beyin, kan damarları ve dil, aynı zamanda terleme - bunun dışında her çeşit cinsel salgıları etkiler. İktidarsızlık, kısırlık, adet sorunları, yumurtlama ve meni ile ilgili sorunlar vb. cinsel sorunların çoğu “dolaşım” fonksiyonundan kaynaklanmaktadır. Dolaşımın aynı zamanda beyin ile de bağlantısı olduğu burada unutulmamalıdır ve yukarıda bahsedilen sorunlar genelde zihinsel/ ruhsal kaynaklıdır.

Batı tıbbına göre yukarıdaki açıklamalar anlamsız olabilir, çünkü bir fonksiyon nasıl tedavi edilebilir?Doğu tıbbı bakış açısına göre bu durum, refleksoloji ve akupunktur ile basit ve mantıklıdır. “Endokrin” dolaşım ile eştir. “Endokrin” İngilizcede “triplewarmer” ve “San Jiao” olarak geçer. “San Jiao” Çincedir ve “üç beden boşluğu”, yani göğüs boşluğu, karın boşluğu ve pelvis (leğen kemiği) boşluğu anlamındadır. Fonksiyonun, “homeostaz” yani bedendeki tüm organ fonksiyonlarının biyokimyasal olarak dengelenmesi üzerinde, hormon sisteminin de yardımıyla etkisi vardır, bu sistem yukarıda adı geçen üç boşlukta yer alır, bu yüzden Endokrin adı kullanılır. Bu bilgi Doğu tıbbı anlayışına dayanarak refleksolojide kullanılabilir.

Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi, reflekso- log iç organlar arasındaki bağlantıları bilmiyorsa, onun, dokulardaki ve duyu organlarındaki hastalıkları tatmin edici ölçüde tedavi etmesi zorlaşır. Hastalık söz konusu olduğunda, insan organizmasının bir bütün olarak ele alınması en iyi tedavi sonucunu verir. Buna “holistik (bütüncül) bakış açısı” denir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp