Kadın Hayatının Evreleri

Kadın Hayatının Evreleri :

Kadın, çocukluktan buluğ çağına, erişkin dönemden menopoz sonrası döneme doğru yaşam yolculuğunda ilerledikçe bedensel, fizyolojik ve ruhsal olarak bir değişim geçirmektedir. Bu değişim sürecinde birinden diğerine geçiş kesin sınırlarla olmaz ve içice geçmiş halde kadın bir dönemden diğerine doğru yaşam yolculuğunda ilerler.
Peki, bu değişimin nedeni nedir, değişim nasıl olmaktadır?
Temel neden kadın üreme sisteminin değişmesidir. Kadın üreme organları, o daha anne karnındayken bir değişim başlatmakta ve bu değişim onun doğmasını takiben, çocukluk, ergenlik, erişkin ve nihayet menopoz sonrası döneme kadar devam etmektedir. Üreme organlarındaki bu değişim, kadın bedenine nasıl yansımaktadır, yani bir kadın 25 yaşında harika bir cilde sahipken 65 yaşında neden kadın cildi kurumakta, düzgün ve yumuşak yapısını kaybetmektedir? Ya da nasıl oluyor da olgunluk döneminde kadının her ay düzenli olarak gördüğü adet kanaması, kadın 40 yaşlarının sonuna geldiğinde kesiliyor? Tüm bunlar "hormonlar" ve onların kadın bedeni üzerindeki etkileri ile ilgili değişimlerdir.
Bütün bu değişim süresince gerçekleşen olayların anlaşılması; hastalıkları teşhiste ve kadının üreme sağlığını temin etmede son derece önemlidir. Çünkü her dönemin o döneme özgü sık görülen problemleri vardır. Ergenlik döneminde bir genç kızın" beklenen" bazı sıkıntıları vardır ve aynı genç kızın yıllar sonra menopoza yaklaşırken de yine "beklenen" olası farklı soru ve sorunları olacaktır.
Eğer jinekologuna başvuran kadına içinde bulunduğu döneme ve yaşına göre onu bekleyen problemlerin olabileceği ve bunların çok büyük bir kısmının tedavisinin de mümkün olduğu anlatılmazsa, sağlığı ile ilgili şüphelerden onu kurtarmak mümkün olmaz. Üstelik toplumumuzda kadının kendi beden sorunları konusundaki eğitimi; daha çok anne, teyze, okuldaki kız arkadaşları yardımıyla olduğundan birinin yanlış ve eksik bilgisi sonraki kuşaklara da aktarılmakta, maalesef bu kısır döngü yarılışları ile beraber devam edip durmaktadır.
Oysa kadın her şeyden önce "güzel" ve "estetik" bir varlıktır. Her dönem geçirdiği sürekli değişim onun güzelliğine ve albenisine asla balta vurmamaktadır. Bunlar fizyolojik dediğimiz; yani kadın bedeninde ve ruhunda olması beklenen, normal değişimlerdir. Sağlık problemlerinin çözümü ve estetik kaygıların giderilmesi ise çoğu zaman mümkündür. Ancak bunun ilk şartı jinekologa tedavide bizzat kadının kendisinin başvurması, çözüme katılması, inanması ve yardımcı olmasıdır.
Kadın hayatı gelişim açısından temel bazı evrelere ayrılmaktadır. Çocukluk Dönemi Kadın yaşamındaki ilk 10 yılı çocukluk dönemi olarak değerlendiriyoruz. Çoğu kadın yaşamının ilk 10 yılından sonra ergenlik dönemine doğru adım atar ve hormonal, bedensel ve ruhsal değişimi hızlanır. Çocukluk döneminde hormonlar ve üreme organları bir anlamda "uykudadır." Hipofizden kadınlık hormonları salgılanmasına yardımcı olan LH ve PSH bu dönemde henüz üretilmemektedir. Bu nedenle yumurtalıklardan da kadınlık hormonları (östrojen ve progesteron) üretilmez. Rahim, hazne ve yumurtalıklar gelişmemiş ve ufaktır. Bu yıllarda kız ve erkek çocukları arasındaki fark; dış genital organlardaki farklılıktan, giyimde ve yetiştirme tarzları arasındaki ayrımdan ibarettir. 9 yaşından sonra kız çocuklarının yumurtalıklarında kıpırdanma başlar. Yumurtalıklarda foliküller oluşmaya başlar ve bu foliküller içinde uykuda olan gelişmemiş yumurta hücreleri olgunlaşma basamaklarına adım atar.
Hipofizden önce LH, sonra PSH üretilemeye başlanır. Bunun sonucunda da kız çocuğunda yumurtalıklardan östrojen üretimi başlar. Ancak bu dönemde yumurtlama olayı olmaz. O zamana kadar sadece 2 gram ağırlığında olan rahim büyümeye başlar. Hazne gelişmeye ve uzamaya başlar. O zamana kadar erkek çocuğunkinden farklı olmayan memeler de hafif bir gelişme görülür ve meme başı hafifçe belirmeye başlar. Tüm bu değişimler kız çocuğun birkaç yıl içinde ergenliğe adım atacağının işaretleridir ve ergenlikle beraber bu değişimler hızlanır, bedensel değişime ruhsal farklılaşma da eşlik eder.
2. ERGENLiK DÖNEMi (PUBERTE)
Kadın hayatımn evrelerinin en önemlisi çocukluktan çıkılıp olgurıluğa geçiş evresi olan buluğ (ergenlik dönemi, puberte ya da adölesan) çağıdır. Bu devre genel olarak II ile 18 yaşlar arasım kapsar. Bu dönemde değişim sadece iç organlarda olmamaktadır. Kız çocuk bedensel ve ruhsal olarak da büyük bir değişim yaşar. Çocukluktan çıkılıp olgunlaşmanın başladığı, cinsel organların geliştiği ve sonuçta birkaç yıl içinde üreme yeteneği kazandığı zaman dilimidir. Bu değişim aslında normal gelişimin göstergesidir; ancak birçok genç kız ergenlik döneminde oluşan bu farklılaşmalara tepki olarak önemli sarsıntılar yaşamaktadır. Göğüslerin gelişmesi ve büyümesi, kalçaların belirginleşmesi, koltukaltı ve kasıklarda sert kılların ortaya çıkması, erişkin döneme ait terleme şeklinin belirmesi, nihayet ilk adet kanamasının görülmesi gibi fizyolojik değişime psikolojik değişimin de eşlik etmesi esnasında birtakım sarsıntılar yaşanmaktadır.
Ergenlik Nasıl Başlıyor?
Beyinde üretilip kana verilen hormonlar, ergenliğe ilişkin değişikliklerin başlatılmasında ve devamında anahtar rol üstlenir. Hipotalamustan, hipofizi hormon üretmesi için uyaran hormonların salınması ile hipofizden LH ve PSH dediğimiz hormonlar kana verilir. Bu hormonların etkisi ile yumurtalıklarda yumurta hücrelerini içeren foliküller gelişmeye başlar. Bu foliküllerde yumurta hücreleri olgunlaşırken diğer yandan östrojen ve progesteron hormonları üretilip kana verilmeye başlarur. Kadınlık hormonlarının yanı sıra büyüme hormonu etkisinde tüm bedende gözle görülür bir boy uzaması ve gelişme oluşur ki halk arasında bu duruma "serpilme" denir. Böbreküstü bezinden salınan androjenlerle kadına özgü koltuk altı ve kasıklarla sınırlı olan özel kıllanma ortaya çıkar.
Ergenliğin ilk belirtisi kız çocukta memelerin belirmeye başlamasıdır. Daha sonra kızların birçoğunda belli bir sıra ile aşağıdaki belirtiler ortaya çıkar:
Ergenliğin Belirtileri
Kasıklarda ve koltuk altında kıllanmanın başlaması.
Çocuğun boyunun uzaması ve kemiklerinin gelişmesi.
Göğüs uçlarının gelişmesi ve göğüslerin daha da büyümesi.
Leğen kemiği (pelvis) eklemlerinde değişim sonucu kalçaların belirginleşmesi.
Genç kızın vücudunda yağ depolanmasının artması.
Bunların sonucunda kadına has beden yapısının ortaya çıkışı (kalçaların geniş buna karşılık omuzların dar olması).
İlk adetin görülmesi.
Meme tomurcuğunun ayrıca büyümesi
Bu belirtiler her zaman aynı sırayı takip etmek zorunda değildir. Kaldı ki tüm bu madde madde saydığımız değişiklikler birbiri içine geçmiş ve aynı zamanlarda görülebilen durumlardır. Yani genç kızın göğüsleri gelişirken bir yandan da kasıklardaki kıllanma belirmeye başlar, bu arada boyu uzamaya devam eder. Bu arada iç genital organlarda da gelişme hızlanır. Vagen genişler ve boyu 7-8 cm. 'ye kadar uzar. Çocuklukta bulunmayan vagene özgü bakteriler (vaginal flora) bu bölgeye yerleşir. Rahim , hacim ve ağırlık olarak artar. Tüpler genişler ve uzar.
Bu dönemde saydığımız tüm bu fizyolojik değişiklikler, ortalama 9-10 yaşında başlar. Ergenlikteki tüm bu hızlı büyüme, ruhsal değişim ve hormonal gelişme ortalama 18 yaşında çoğu genç kızda tamamlanır. Bu çağlarda artık çocuk olmaktan çıkıp olgun bir genç kız vücuduna sahip olunur.
Tüm bu değişimler içinde ilk adetin görülmesi yani "menarş" diğerlerinden ayrı bir öneme sahiptir.
Sadece bedensel değil ruhsal yansımaları da mevcuttur. Kimi genç kız için ilk adet rahat tolere edilirken, kimi bu olayı stres ve içe kapanma ile karşılar. Her ne tepkiye neden olursa olsun ilk adet kanaması genç kızın ergenlik döneminde bir dönüm noktası teşkil etmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki ilk adet kanaması ergenlik döneminin bittiği nokta değildir, ilk adetin başlaması ile genç kız henüz cinsel olgunluğa ulaşmış değildir. Daha birkaç yıllık bir sürede iç ve dış üreme organları gelişecek ve farklılaşacaktır. Ondan sonra ergenliğin bitişinden ve üreme olgunluğundan bahsedilebilir. İlk adet kanama aslında normal bir mens kanaması da değildir. İlk adet kanamasında ve onu takip eden yaklaşık 2 yıl boyunca genç kızın gördüğü adet kanamalarında yumurtlama (ovülasyon) olmamaktadır. Bu nedenle bu 2 yıllık süre içinde adet kanamalarının arası 2-3 aya kadar uzayabilir veya adet kanarnaları günlerce devam edebilir. "Genç kızlık döneminin disfonksiyonel kanamaları" dediğimiz bu belli bir düzende olmayan, yumurtlamanın olmadığı ilk iki yıldaki kanamalar için ailelerin ve yetişmekte olan ergenlerin endişe etmesine gerek yoktur. Zamanla her ay yumurtlama oluşacak, böylece hormon denge kurulacak ve normal adet düzeni dediğimiz her ay muntazam kanamalar görülecektir. Daha önce de anlattığımız gibi düzenli adet kanamalanrıın oturması için en az 2 yıllık bir sürenin geçmesi beklenmelidir. Ancak bu süre içinde jinekologa başvurmayı gerektirecek kanamalarla da karşılaşılabilir. Bazen genç kızın vücudunda üretilen bol miktardaki östrojen, rahim zarını (endometrium) ileri derecede kalınlaştırıp, önü alınamayan şiddetli kanamalara neden olabilir. 10 günden uzun süren, bir günde çok sayıda pedi dolduracak yoğun kanamalar için bir jinekologa başvurmak ve bu kanamaların kontrol altına alınmasını sağlamak gerekir.
İlk adet genellikle 11-12 yaş arasında görülür. Ancak ilk adetin görülmesi bu yılların dışına da kayabilir. 15 yaşına kadar görülmemesi normal kabul edilebilir. Ancak genç kız 16 yaşına gelmiş ve hala adet görmemişse gecikmiş ergenlikten söz ve bir jinekologa başvurmak gerekir.
Erken Ergenlik ve Ergenliğin Gecikmesi
Eğer saydığımız tüm bu bedensel değişiklikler 8 yaşından önce başlarsa erken puberte ya da erken ergenlik söz konusudur. Erken ergenliğin çok çeşitli nedenleri olabilir. En yaygın görülen neden "yapısal erken ergenlik" dediğimiz, bünyesel olarak genç kızın ergenliğe erken adım atmasıdır. Bu durumda vücutta herhangi bir hormonal ya da anatomik bozukluk yoktur. Sadece beyinden ergenliği başlatan hormonlar erken salgılanmaya başlamıştır. Annesi, kız kardeşi, teyzesi gibi ailesindeki yakın bayan akrabaları ergenliğe erken adım atmış genç kızlarda, bünyesel erken ergenlik diğerlerine göre daha sık görülmektedir. Bundan başka sıcak ve tropik iklim şartlarında yetişen, beslenme durumu iyi ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan genç kızlarda da yapısal ya da bünyesel erken ergenlik daha sıklıkla izlenir.

Bu çocuklar vücutlarında erken yaşta artan ergenlik hormonları sayesinde yaşıtlarına göre daha gelişmiş bir beden yapısına sahip görünürler. Ancak vücutta erkenden artmaya 1 başlayan östrojen, kemiklerin büyüyen kısımlarında erken (epifiz) kapanmaya ve büyümenin bir süre sonra durmasına neden olur. Sonuç ise, genç kızın yaşıtlarına göre daha kadınsı bir beden yapısına sahip olması, ama boyunun kısa kalmasıdır. Yani yapısal erken ergenlikte ana problem, çocuğun ulaşabileceği maksimum boya ulaşamaması ve kısa boylu kalmasıdır. Bu durumun tedavisi mümkündür. Aileler çocuklarının gelişimini izlemeli ve eğer çocuk 8 yaşından önce meme- gelişimi, kıllanma, adet kanaması gibi ergenlik belirtileri gösteriyorsa mutlaka bir jinekologa başvurmalıdır. Yapılacak tedavi ergenliğin erken başlamasına neden olan hormonları, ilaçlarla baskılamaktır. Bu tedavi genç kızın ergenliğe girmesi gereken yaşa kadar sürdürülür.
Böylece genç kızın ulaşabileceği maksimum boya ulaşabilmesi sağlanır. Bünyesel erken ergenlik dışında nadiren beyin, yumurtalık ve böbreküstü bezi hastalıkları da ergenliğe erken girilmesine neden olabilirler. Bu durumda her bir organa ait tetkikler yapılır ve eğer varsa bu organlara ait hastalıklar tedavi edilerek bu durum düzeltilir.
Erken ergenliğin tersine, genç kız 14 yaşına gelmesine rağmen hala meme gelişmesi boy uzaması, kıllanma gibi değişikliklerin hiçbiri görülmüyorsa buna da gecikmiş puberte ya da gecikmiş ergenlik denir. Gecikmiş ergenlik, erkek çocuklarında daha sık iken, kızlarda nadiren görülen bir durumdur. Annesi, teyzesi ve ailesindeki yakın bayan akrabaları ergenliğe geç adım atmış kızlarda ergenliğin gecikmesi daha sık görülecektir. Maraton koşucuları gibi aşırı egzersiz yapan genç kızlarda hormonal baskılanma ve yağ dokusu kaybı gibi nedenlerle ergenlik gecikmesi görülme olasılığı yüksektir. Çok sıkı perhiz yapılması durumunda genç kızın bedeninde yağ dokusu oranı çok azalırsa yine ergenliğin gecikmesi gözlenebilir. Bunların dışında hipotalamusa, hipofize ait hastalıklar, genetik bozukluklar, rahim ve hazneye ait doğumsal anatomik bozukluklar bu duruma neden olabilir. Her ne olursa olsun ergenliğe ait gelişme belirtilerini 14 yaşına geldiği halde göstermeyen kız çocuklarını aileleri jinekologa götürmeli ve bu durumun nedeni belirlenip uygun tedaviden yararlanılmalıdır.
Ergenlikte Boy Uzaması
Boy uzaması birçok faktöre bağlıdır: Genç kızın bünyesi, anne ve babasının boyu yani çocuğun genetik eğilimi, çocuğun doğduğu zamanki boyu, beslenmesi, yaşadığı coğrafya, iklim şartları gibi nedenler de buna etki eden unsurlar arasındadır.
Ancak boy uzaması en fazla 11-13 yaş arasında olur ve bu dönemde boyda ortalama 15-20 cm kadar uzama olur. Bu yaşlardan sonra boy uzaması yavaşlasa da devam eder. Toplumda ve hatta bazen hekimler arasında bile ilk adet görüldükten sonra boy uzamasının durduğu şeklinde bir yanlış bilgi vardır. Ergenlikte boy uzaması adet görülene kadar yılda II cm. gibi yüksek bir ivme ile sürer, ilk adetin görülmesinden sonra gerçekten boy uzama hızı yavaşlar, ancak durmaz, ilk adetten sonra 2 yıl boyunca boy uzaması az az devam eder.
Ergenlik Döneminde Ruhsal Belirtiler ve Ergen Psikolojisi
Genç kızın, çocukluktan yetişkinliğe geçişi kolay olmamaktadır. Yaşanan olgunluğa adım atma dönemi sadece bedensel değil ruhsal değişimi de beraberinde getirir.
Ergenliğe kadar kendi yaşındaki erkek çocuklarını oyun ve okul arkadaşı olarak gören kız çocuğu, zamanla karşı cinse karşı daha mesafeli, daha çekingen davranmaya başlar. Bununla beraber daha önce hissetmediği şekilde karşı cins e karşı cinsel eğilimi de yavaş yavaş ortaya çıkar. Ailelerin ve hepimizin bilmesi gereken, “ cinsel oryantasyon " dediğimiz karşı cinse duyulan seksüel ilgi, normal, beklenen bir eğilimdir.
O zamana kadar sakin, temel olarak derslerini düşünen kız çocuğunun yerini ergenlikle beraber hırçın, bazen içine kapalı, daha çok yalnız kalmak isteyen, arkadaşları ile daha fazla beraber olmayı arzulayan, okulda mevcut otoriteyi her fırsatta çiğnemeyi deneyen, daha az ders çalışan genç kızın alabileceğini aileler, öğretmenler ve idareciler bilmelidirler.
Bu dönemde;
• içine kapanma,
• çabuk alınma,
• duygusallaşma,
• zaman zaman nedensiz ağlamalar.
• hayattan bıkkınlık ve zevk almama,
• enerji kaybı,
• eve kapanma isteği ya da sürekli dışarıda kalma isteği,
• anneden babadan uzaklaşma,
• konsantrasyon eksikliği,
•okul başarısında düşme ...
gibi negatif ruhsal ve mental değişimler görülebilir.
Bütün bu ruhsal belirtilerin şiddeti kişiye göre değişir. Aşırıya kaçmadıkça tüm bu değişimler normal karşılanmalıdır.Kimisinde bu dönem hafif ruhsal sancılarla geçerken bazısında bu belirtiler çok şiddetli olur.
Birçok psikiyatrik hastalığın ortaya çıkışının ergenlik dönemine rastladığı da unutulmamalıdır.
Majör depresyon, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar ergenlikle beraber tetiklenebilir. İşte bu durumda bir ergen psikiyatrının desteği gerekebilir.
Ailenin Ergen Genç Kıza Yaklaşımı
Ailelerin her şeyden önce bilmesi gereken, ergenlik döneminin şiddetli ruhsal belirtilerinin ortalama 2-3 yıl içinde geçeceğidir. Ergenlik döneminde çocuk, çocuk olmaktan çıkmaya başlar. Genç kızlığa ve sonra olgun bir kadın olmaya doğru yapılan sancılı bir yolculuktur bu. Bu sebeple bu çalkantılı dönemin sorunlarına da hazırlıklı olmak gerekir. Ergenlik dönemi ve genç kızın özel sorunları hakkında hiç kitap okumamış, hiçbir doktorun bilgisine başvurmamış, ergenliğin özel psikolojik sorunlarına yaklaşımın ne olacağını merak etmemiş aileler en ufak krizlerde kızlarıyla şiddetli tartışmalara sürüklenecektir. Aileler çocukları ile girdikleri bu dalaşmalarda hiçbir zaman istediklerini elde edemezler. Bu tartışmalardan her seferinde daha fazla incinmiş ve çocuklarını daha fazla kırmış olarak çıkarlar. Çocuklar ise her tartışmada ailelerinin ve öğretmenlerinin kendilerinden beklediklerine karşı besledikleri isyanı daha fazla yaşar ve sorunlar böylece artarak devam eder. Bundan kaçınmanın ilk şartı; tüm bu ergenlik değişimleri ve bu değişimin kaynağı hakkında fikir sahibi olmaktır. Ergen kıza anlayışla, yumuşak ve destekleyici bir şekilde yaklaşmalıdır. Ergenlik döneminde çocukla ilişkide eleştirel, yargılayıcı, emredici, otorite kaygısı taşıyan söz ve tutumlarda kesinlikle kaçınmak gerekir.
Bu dönemde annesine danışacağı kadınlık hali ile ilgili özel durumlar hakkında kendisini eğitmiş olmalıdır ki çocuğuna da doğru ve sağlıklı bilgileri verebilsin.
Okul başarısında düşme ve genç kızın ailesinden çok arkadaşlarıyla vakit geçirmesi anlayışla karşılanmalı; ancak ona her türlü tehlike hakkında açıkça bilgi verilmelidir. Ergenlikle beraber genç kızda uyanan cinsel arzu, cinsellikle ilgili sorular, korunma yöntemleri ile ilgili merak edilenler, cinsel tatmin arayışları ayıp ve günah diyerek geçiştirilmemelidir. Genç kız bu konuda öğrenmek istediklerini, çoğu zaman annesine genelde dolaylı olarak" danışır. Onun açıkça belirtmesede dolaylı olarak yardım istediği anlaşıldığında, yargılayıcı olunmamalı ya da yüzeysel geçiştirmelerle konu göz ardı edilmemelidir. Her ergen temel ve doğru cinsel bilgiIenme hakkına sahiptir ve belki de bu doğru cinsel eğitim, onun hayatını kurtaracaktır.
Ergenlik döneminde cinsel eğitime ileri bölümlerde ayrıntılı olarak değineceğiz. ÜREME ÇAGI (OLGUNLUK DÖNEMi) Ergenliğin tamamlanmasından kadının menopoza girdiği zamana kadar olan döneme üreme çağı ya da olgunluk dönemi adı verilmektedir. Bu dönemde artık ergenlik sona ermiş, kadın üreme organları gelişimini tamamlamıştır. Kadının hormonal ve bedensel matürasyonu tamamlanmıştır. Kadın her ay düzenli adetlerini görmektedir.
Bu dönemde üreme yeteneği kazanılmıştır, kadın gebe kalabileceği ve çocuk sahibi olabileceği yılları yaşamaktadır. 18 yaşındaki genç kızın üreme olgunluğuna eriştiğini kabul edersek, ortalama 45 yaşında olgunluk devri sona erer.
Daha önce belirttiğimiz gibi kadının hayatının her dönemi, o döneme özgü sorular, sorunlar ve güzellikler taşır. Üreme çağında olan yani erişkin dönemini yaşayan kadınların da bu yıllara özgü karşılaşmaları muhtemel sağlık sorunları olacaktır.
Bu yıllarda karşılaşılacak sağlık sorunları içinde kısırlık, özellikli bir yer tutmaktadır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için çetrefilli bir sorun olan kısırlık (infertilite), salt bir kadın sağlık sorunu değildir, çiftlerin ortak problemidir. Infertilitenin kadından kaynaklanan birçok nedeni vardır; ancak erkekten kaynaklanan nedenlerinin sıklığı da bundan aşağı değildir.
Bugün mikromanipülatif teknikler dediğimiz suni dölleme teknolojisi ile kısırlık tedavisinde önemli adımlar atılması sağlanmıştır; yine de çocuk: sahibi olmak isteyen çiftlerin birçoğu tüm tedavi yöntemlerine rağmen bu dileklerinden mahrum kalabilmekteler. Neden kaynaklandığını teşhis etmek çoğu zaman zor, tedavi süreci uzun ve masraflı olan, tedavi yöntemleri bazı riskler taşıyan, her şeyden önce meşakkatli bir yolculuk: olan kısırlık ve tedavisini bir konu başlığı altında sizlerle paylaşmak mümkün değil. Bu geniş tabanlı sorun, ayrı bir kitabın konusunu oluşturmaktadır.
Yine bu yıllarda kısırlık dışında;
• Adet düzensizlikleri,
• Adet öncesi gerilim ve yaşanan stresler,
• Vaginal enfeksiyonlar ve akıntılar,
• Korunma yöntemleri konusu,
• Kürtaj,
• Dış (ektopik) gebelik,
• Myom, yumurtalık kistleri,
• Cinsel yaşamla ilgili problemler, kadınların en sık karşılaşabilecekleri jinekolojik sorunlardır.
Günümüzdeki gelişmeler ışığında, ilaçlarla ya da ameliyat yöntemlerinden faydalanarak bu sorunların çoğu başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
Üreme Dönemindeki Kadınların Sağlık Cetveli
Sağlık insanoğluna bahşedilmiş büyük bir nimet. 46 kromozomumuz üzerindeki yüz binin üzerindeki genimiz, tek tek hücrelerimiz, dokularımız, sistemlerimiz ve nihayet tüm bedenimiz bu büyük nimeti koruyacak şekilde çalışıyor. Vücudumuz, bir çok sağlık sorununu daha başlangıç aşamasında kendi kendine tedavi ediyor. Biz fark etmezken, vücudumuzda sağlığımızı tehdit edecek birçok problem, doğal savunma mekanizmalarımız tarafından yok ediliyor. Bizim bu mükemmel işleyen sisteme yapabileceğimiz en büyük iyilik; bedenimizi dinlemek, onun sağlıklı işleyişini sekteye uğratacak her türlü eylem ve alışkanlıktan uzak durmak, bizden yardım istediğinde modern tıbbın tedavi yöntemlerinden faydalanmayı bilmek olmalı.
Kadın hayatının en verimli çağı olan bu dönemi sağlıklı, mutlu, en az sorunla yaşayabilmesi için, her kadının dikkat etmesi gereken temel sağlık ilkeleri vardır. Bunun yanında yine belli periyodlarla yaptırılması gereken jinekolojik muayene ve testler, bir çok problemin daha başlangıç aşamasında tedavisine olanak sağlamaktadır.
Kadınların beden ve ruh sağlığını devamını sağlayacak, onları birçok hastalıktan koruyacak, uygulanması kolay, hayatı güzelleştirecek genel sağlık ilkelerine kısaca değinmekte fayda var:
• Bilinçli ve düzenli beslenme,
• Düzenli uyku ve düzenli egzersiz,
• Sigara ve alkolden uzak durmak,
• Hayatımızdaki stresi en düşük düzeye indirmeye çalışmak,
• Genel temizlik kurallarına (el temizliği, ağız ve diş bakımı, beden temizliği, saç ve cilt bakımı, ayak hijyeni, idrar yolları ve anüs hijyeni, doğru taharetlenme, genital organların hijyeni) titizlik göstermek.
•Her kadının uyması gereken genel sağlık kuralları dışında, özellikle olgunluk dönemindeki hanımların sağlıklı işleyen bir üreme sistemine sahip olmak için uymaları gereken jinekolojiyle ilgili temel kurallar da mevcut:
•Adet düzenindeki değişikliklere karşı uyanık olmak (ara kanarnalar, cinsel ilişki sonrası kanamalar, bol miktardaki kanamalar gibi) adet gecikmesi varsa gecikmeden gebelik testi yaptırmak ve bir jinekologa başvurmak.
• Genital organ temizliğine dikkat etmek, haznenin içini yıkamaktan kaçınmak, dış dudakların temizliği için düşük PH'li sabun ya da jeller kullanmak,
• Her gün iç çamaşırı değiştirmek, adetliyken sık sık ped değiştirmek, vaginal tampon kullanımından kaçınmak,
• Vaginal akıntılara karşı uyanık olmak, kötü kokulu, daha önce yokken yeni başlayan akıntılarda, dış dudaklarda kaşıntı ve kızarıklık mevcudiyetinde beklemeden bir jinekologa başvurmak,
• Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için cinsel yaşamda tek eşli olmaya özen göstermek, siz korunuyor olsanız bile partnerinizin kondom kullanmasını teşvik etmek,
• Korunma yöntemleri konusunda bilinçlenmek ve kendiniz için en uygun yöntemini seçmek,
• Kürtaj olmak isteyen hanımların sağlıklı ve temiz koşullan olan kliniklerde, yasal sınırı aşmadan gebeliklerini sonlandırmaları,
• Spirali olan hanımların 5 yıl içinde spiralin değiştirilmesi için jinekologa başvurması,
• Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin gebeliği planlaması, hanımların gebe kalmadan önce ve gebelik boyunca zorunlu olmadıkça ilaç kullanmaktan kaçınmaları, sigara , kahve ve alkolden uzak durmaları, gebe kaldıktan sonra mümkünse tek bir kadın doğum uzmanı kontrolünde gebeliklerini sürdürmeleri,
• Cinsel aktivitesi başlamış olan her hanımın hiçbir şikayeti olmasa bile her sene bir kez jinekolojik muayene olması, her sene vaginal smear (pap smear) testi yaptırması,
• Cinsel yaşamla ilgili ilişki sırasında ağrı, orgazm olamama, cinsel isteksizlik gibi yakınmaları olan hanımların mutlaka bir jinekologdan yardım istemeleri,
• Her ay bir kez, adet bitiminde, usulüne uygun olarak (meme başlığı altında ilerleyen bölümlerde anlatıldı) kendi kendine meme muayenesi yapması,
• 40 yaşından sonra her 2 yılda bir mamografi tetkik yaptırmak,
• İdrar yollan ile ilgili idrar yaparken yanma, ağrı, sık sık idrara çıkma gibi yakınmalarda bir ürolog ya da jinekologa başvurmak ve tedavi olmak,
• Adet öncesi gerilim, ağrı ve stres durumunda jinekologa başvurmak ve uygun tedaviyi almak.
Bu temel jinekolojik sağlık kuralları, uyulduğu taktirde üreme sistemiyle ilgili neredeyse tüm sağlık sorunlarının başarı ile teşhis ve tedavisini, meme sağlığının teminini ve sonuçta kadının yaşamdan zevk almasını sağlayacaktır.
Kadının Yaşı ve Gebe Kalabilme İlişkisi
Bir kadının en rahat çocuk sahibi olabileceği dönem 20-25 yaş arasıdır. 30 yaşından sonra kadının gebe kalması zorlaşır. 40 yaşından sonra kadının çocuk sahibi olabilmesi neredeyse imkansızdır.
Bunun nedeni kadın yaşlandıkça yumurtalıklardan genetik olarak kaliteli yumurta hücresi üretiminin azalması ve durmasıdır. Bir kadın doğduğu anda belli sayıda yumurta hücresine sahiptir, ilk yumurtlamanın başladığı genç kızlık döneminden menopoza girene kadarki yıllar içinde her adet döneminde bu yumurta hücreleri gebeliğe hazırlanırlar. Her adet kanamasını müteakip, birçok yumurta hücresi gelişmekte, bunların yalnızca bir tanesi yumurtlama ile tüplere atılmakta, bu arada döllenme olursa gebelik mümkün olmaktadır, döllenme olmazsa adet kanaması ile bu döngü tekrar tekrar yaşanmaktadır. Yumurtalıklardan genetik olarak sağlıklı yumurta hücresi üretme kabiliyeti, 30 yaşından sonra giderek azalmaktadır. Kaliteli yumurta olmayınca spermlerin döllediği genetik olarak hatalı yumurtalarla kadının gebe kalması ve sağlıklı çocuk doğurması zorlaşmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp