Ortaçağın Dinsel Mahkemeleri

Ortaçağın Dinsel Mahkemeleri : İngiltere, İskoçya ve İrlanda, misyonerlerin çalışmalarıyla Hıristiyan resmi öğretilerine yakınlaştılar. Anglo-Sakson hukuku, hiçbir zaman yazılı yasalar halinde toparlanmadı. Yasanın temeli törenlerdi. Şimdi, yeni diniyle birlikte Hıristiyan Kilisesi, yeni bir resmi sistemegirdi. İngiliz kralları aynı zamanda yeni dünyevi yasalar koydular ve bunlar, uzun bir süre her iki resmi sistemde varlığını sürdürdü. Üstelik birbirlerini karşılıklı destekleyerek. Sonunda Kilise, tüm ruhani konular üzerinde yargılama hakkını elde etti. Cinsel sapkınlık, baştan çıkma, dinsel doğrulara başkaldırma, büyücülük yapma gibi suçlara bakmak üzere özel dinsel mahkemeler kuruldu.


Bununla birlikte, bu dinsel mahkemeler herhangi bir dünyevi cezayı uygulama gücüne sahip olmadı. Bunun yerine mahkemeler, yalnızca belli bir ceza vermeyi buyurdular. Aynı nedenle, kendilerini alışılagelmiş tanıklar kuralıyla sınırlamaya temelde iradi itiraflara güven duydular. Suçlular çoğu kez ruhlarından korktuğundan, itirafta bulundular. Çünkü ancak bir dinsel mahkeme onları sonsuz lanetlenmeden kurtarabilirdi. Yargıçlar da, yalnızca yoğun hareketleri değil, salt günahkâr düşünceleri de dikkate almaya zorlanmış, hissettiler, kendilerini. Cezaların çeşitli türleri ve ölçüleri «Penitentialler» olarak adlandırılan özel bir kitapta yer alıyordu.


Ki bunlar, bugün ortaçağın kilise adaleti üzerine hazin bir tablo sunuyor bize.Genel olarak konuşursak, sekse karşı kilisenin tutumu son derece olumsuzdu. Karı-koca arasındaki birleşme bile son derece sınırlıydı. örneğin, cinsel ilişki, evlendikten sonra üç gün, kadının âdet devri sırasında, gebeliği sırasında ve bebeğin doğumundan birkaç hafta sonrasına değin yasaklanıyordu.


Aynı zamanda perşembe günleri (İsa’nın yakalanışı), cuma günleri (İsa’nın çarmıha gerilişi), pazar günleri (İsa'nın yeniden dirilme günü) ve her paskalya ve noel'- den önceki kırk günde resmi oruç döneminde olduğu gibi yasaktı. Âdet gören kadınların kiliseye girmesine izin verilmezdi. Evlenmeden cinsel ilişki kuranlara bir yıldan daha fazla ceza ve evli biriyle ilişki kurana yedi yıldan fazla bir ceza istenirdi. Mastürbasyon ve uyku sırasında istemdışı orgazma nedense daha hafif davranılırdı. Oysa eşcinsel ilişkiler ve hayvanlarla cinsel ilişkiye yirmi iki yıldan ömür boyuna değin uzanan bir ceza istenebilirdi.Modern kafalar için zinaya istenilenle eşcinsel ilişkiler için istenen ceza arasındaki bu büyük fark acaip görünebilir.


Oysa hatırlanmalıdır ki ortaçağ düşüncelerinde bu günahlar bütünüyle farklı kategorilere giriyordu. Üretimsel olmayan cinsel davranış tipleri «doğal düzene» karşı gelmekle suçlanır ve bu yüzden Tanrının kendisine karşı gelinmiş oluyordu. Yalnızca öteki insanların suçlandığı iğfal'i zina, hatta ırza geçme gibi 'doğal' şehvetli günahlar çok daha az önemliydi.Ceza işleyenlerin çok kere bir beyaz çarşaf giymeleri ve kilise kapısında yalınayak ve başıçıplak görünmeleri beklenirdi. Ağır bir mum taşımaları gerekir ve açık bir itirafta bulunduktan sonra ko- , ridor boyunca toplantı salonunun önüne yürütülürdü. Nihayet birkaç hafta ya da birkaç yıl sonra cezaları tamamlandığında, kendilerine yazılı bir sertifika verilirdi.


Günahlarını itiraf etmeyi reddeden ya da kendisi için istenilen cezayı yerine getirmeyen suçlular, kiliseden aforoz edilirdi. Yüzyıllarca sapkınlıkları düzene sokmaya çalışan bu yöntemin büyük ölçüde işlemez olması belki de kaçınılmazdı. Her şeyden önce, kilise tarafından konulan cinsel standartlar son derece gerçek dışıydı. İkincisi, bu standartların çoğu bizzat papazlarca çiğ- nenirdi. Üçüncü olarak, sistem iyice sağlama alındığı zaman ceza gittikçe artan bir şekilde para ödeme cezası şekline dönüştü. Sırasıyla, bu tutum dünyevi yönetimle bir çatışma süreci üzerine kilise mahkemelerine de yerleşti.


Aslında birçok ruhani suçlar aynı zamanda Fiziksel zararlara da neden oldu. Öte yandan. Tanrıya karşı olan günahlar aynı zamanda insana karşı suçlar da olabilir. Örneğin, Ortaçağda Lordlara vasalların (hizmetkârlarının kızlarının) evlilik izni için özel bir ücret alma yetkisi veriliyordu.Böyle bir kız rasgele bir cinsel ilişkiyle evlenme şansını yitirirse, beyinin alacağı ücrete hile karıştırmış oluyordu.


Bu ve benzer durumlarda, dünyevi mahkemelere hasar için bir tazminat olarak her zaman para cezası alma yetkisini vermekteydi. Oysa şimdi kilisede aynı zamanda kendi mahkemeleri için para topladığından, suçlular çoğukez sivil mahkemelere ya da mağdurlara ikinci bir ödeme yapamıyordu. Sonuç olarak, tüm kilise mahkemeleri sisteminden kuş- kulanılmaya başlandı.


Sonunda, Reformasyon hareketi sırasında Kral VIII Henry, İngiltere kilisesmin başı olduğu zaman, kilisenin yargılama haklarının bir kısmı kalktı ve çeşitli dinsel suçlar da dünyevi suçlara dönüştü. Böy- lece, örneğin eşcinsel işler ve hayvanlarla cinsel temas, önce yalnızca bir ceza konusu iken, şimdi hukuksal bir suç olarak açıklanıyordu. Suçlular idam ediliyor ve tüm mallarına el konuluyordu. Kraliçe, I. Elizabeth, ahlaksal ve ruhani suçlara parayla ya da hapisle cezalandıran bir özel yüksek mahkeme bile tayin etti. Bununla birlikte, bu mahkeme bir süre sonra bozuldu ve protestan bir kralın engizisyonu haline dönüştü. Bu nedenle 1640'ta ortadan kaldırıldı.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp