Histeri Sebepleri

Histeri Sebepleri : Histeri veya isteri psişik ve motor bozukluklar, özellikle duygusal reaksiyonlarda taşkınlık, ani sinirlenme, hareket bozuklukları, geçici kişilik değişimi ve günlük hafıza kaybı, çeşitli sistemlere ait psikosomatik şikayetlerle belirgin psikonevroz bozukluk. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında; aşırı hayal gücü veya korkuları ifade eden nevrotik zihinsel bir hastalığı tanımlar. Histeri, hastalarda ani sinirsel nevrotik bir hastalık olarak bilinir. Histerik hasta, kendindeki ruh sağlığının bozukluğundan habersizdir.

Çeşitli duyu bozuklukları, çırpınmalar, kimi zaman da inmelerle kendini gösteren nevroz tipinde akıl hastalığı olup sıklıkla 30 yaş altındaki bireylerde görülür. Genellikle bilinçaltında kalmış zihinsel bir nedenin çok çeşitli fiziksel ya da psikopatik bozukluklara yol açtığı isteride, ya geçici ve çok şiddetli krizler ya da sürekli davranış bozuklukları görülür. Fransız hekimi Charcot'nun tanımladığı "büyük kriz" dışında, bedensel belirtileri şunlardar: Felçler, ağrıya duyarsızlık, titreme, nefes darlığı, kasılma, görme, konuşma ve işitme bozuklukları, spazm hatta sinirsel gebelikler. Daha seyrek olmak üzere rastlanan psikopatik bozuklukların en önemlileri bellek yitimleri (amnezi), konuşma bozuklukları, uyurgezerlik ya da taşkınlıklardır.

Histeri Sebepleri
Bugün en kabul gören histeri etyolojisi, Freud tarafından ortaya atılmıştır. Freud, bütün nevrozların temelinde intrapsişik (içsel) bir çatışmanın ve bunun doğurduğu bunaltının yattığını söylemiştir. Bu bunaltının giderilmesi de ego savunma mekanizmalarıyla gerçekleşmektedir. Histeri etyolojisi psikodinamik görüşe göre açıklandığında, çatışma-bastırma-stres-anksiyete-savunma mekanizmaları döngüsü ile nevroz patogenezini hatırlamak gerekiyor.

Histeride kaynağını çocukluk dönemlerinden alan içsel bir çatışma vardır. Bireyin, ifadesi ve doyurulması olası bulunmayan bir dürtüsü (id‘de) vardır. Bu dürtünün gerçekleşmesi süperego baskıları veya gerçeklik ilkeleri ile yasaklanmıştır. Herhangi bir nedenle bu dürtü kamçılandığında, ego bunu bastırmak için bastırma mekanizmasını harekete geçirir. Yasak dürtünün baskısı ego tarafından bir tehlike olarak algılanacaktır. Yaşam süresince, tehlikeler yalnız çevreden olmayıp bazı düşünceler, duygu ve ihtiyaçlar birer tehlike kaynağı oluştururlar. Genellikle bilinç dışına itilmiş durumda bulunan bu tehlike, etkinliğini bilinç dışı kurallarına uygun biçimde sürdürür ve kişinin davranışlarını etkileyerek sürekli çatışmalara neden olur.

Histerik kişide yasak dürtülere karşı devamlı bir represyon zorunluluğu vardır. Bu dengeyi dürtü lehinde bozan herhangi bir stres karşısında, represyon yetersiz kalır ve hasta diğer savunma mekanizmalarını harekete geçirir. Histerik nevrozda ya konversiyon ya da dissosiasyon mekanizmaları harekete geçer. Konversiyon mekanizmasıyla çatışma, bunun neden olduğu gerginlik ve anksiyete, somatik bir fonksiyon bozukluğuna döndürülmektedir (konversiyon). Ortaya çıkan somatik belirtilerin özel sembolik anlamları vardır. Örneğin kollarda felç, saldırma, öldürme dürtüsünü ya da mastürbasyonu simgeleyebilir.Histerik belirti, bir çatışmayı simgeler ve anksiyeteyi (bunaltıyı) önler; yani çatışmanın doğurduğu bunaltı histerik belirtiyle önlenir. Buna “birincil kazanç” adı verilir. Hasta bir çatışmadan, bunaltıdan kurtulmuştur; onun yerine bir organda fonksiyon yitimi olmuştur.

İşte, Charcot‘un tanımlamış olduğu “güzel aldırmazlık,” yani belirtiye karşı aldırmazlık, hatta hoşnutluk durumunu, konversiyon mekanizmasının sağlamış olduğu bu birincil kazançla anlayabiliriz. Birincil kazancın yanı sıra konversiyon histerisinde çok zaman ikincil kazançlar da vardır. Bunlar, hastanın belirtileri yüzünden gördüğü ilgi, bakım, taviz, işten ve sorumluluktan uzak kalma gibi kazançlardır. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, hem birincil hem ikincil kazançların sağlanması bilinç dışıdır ve bu kazançlar dolayısıyla hastayı suçlama, oyun yapıyor kanısıyla ona kızma tümden yanlıştır.

Freud‘a göre, bilinç dışında tutulan ya da konversiyonla yenilen çatışmaların neler olduğu, bu çatışmanın hangi dürtüler ve ihtiyaçlardan kaynaklandığı yine Freud‘un psikanalitik kuramında açıklanmıştır. Klâsik psikanalitik kuramda bu çatışma, özgül olarak çözülememiş “Oedipus karmaşası”dır. Histerik, fallik dönemde saplanmış ya da bu döneme gerileme zorunda kalmış kişidir. Bu yüzden sevgi nesnesi, çocukluktan kalma hayalî bir sevgi nesnesidir. Bu, hiçbir şekilde ve hiçbir zaman elde edilemeyecek bir nesnedir. Bu nesneye doğru yöneltilen dürtü, bütün toplumlarda var olan “ensest” kuralıyla karşı karşıyadır.

Bu psikanalitik açıklamaya karşılık, histeriyi bir beyin patolojisiyle açıklamaya çalışanlar da vardır. Meselâ Charcot, topladığı histeri vak‘alarının yaklaşık yüzde 40 kadarının aslında temporal epilepsi olduğunu ifade etmiştir; histerik belirtilere yol açan nöronal yol ve mekanizmalar ile temporal epilepsiye neden olan nöronal yolların çakışmasından birçok epilepsi vak‘asının histeri gibi algılandığını vurgulamıştır.Bazı araştırıcılar da, histeriyi öğrenme ve şartlandırma kuramlarına göre açıklamaya çalışmışlardır. Bu araştırmacılar, söz konusu kişilerin yakınlarındaki histerik hastaların semptomlarını taklit ettiklerini ve ikincil kazançlardan dolayı bunu sürdürdüklerini söylemektedirler.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp