Kadın ve Narsizm

Kadın ve Narsizm

Kadını sadece süs ve renk olarak değerlendiren bir görüş erkek narsizminin bir sonucu muydu?

Darwin, Descent of Man isimli kitabında kadınların algılama, hızlı kavrama ve taklit yeteneği konusunda daha aşağı ırkların özelliklerini taşıdıklarını ve bu nedenle daha düşük medeniyete sahip olduklarını belirtiyordu. Evrimin erkeklerin elinde olduğunu, kadınların evrimdeki rolünün erkeği oyalamak ve evin sorumluluklarını almakla kaldığını savunan görüş 20. yüzyıl ortalarına kadar kabul gördü.

Ünlü sosyal psikolog Gustave Le Bon (1841-1931), kadınların beyni erkeklerden çok gorillerin beynine yakındır, kadınlar insan evriminin en aşağı formunu temsil eder düşüncesini savunmuştur. "Vefasızlık, tutarsızlık, mantık eksikliği, sebep bulma yetersizliği bu nedenle kadında daha belirgindir. Ortalama erkekten üstün kadınların ortaya çıkması istisnai bir durumdur. İki kafalı goril gibi sayabiliriz. Bu istisna doğuştan çirkin kabul edilmelidir" Le Bon'un görüşleridir.

Savaşçılık, kan dökücülük, acımasızlık ve sertlik erkeksi karakter iken; sevgi, şefkat, merhamet ve acıma kadınsı karakter olarak kabul edildi. Bu karakterlerin üstün insanın oluşmasına engel olduğu için hakim olmaması öngörülüyordu. Nietzsche de benzer fikirleri savunuyordu. Kadının büyük çocuk olarak kalması gerektiğini, kadının özgürleşmesinin Avrupa'yı çirkinleştireceğini savunuyordu. Gerçek insan erkektir, kadın ara aşamadır görüşünün yaygınlaşması erkek dünyasında kadının yerini kötü etkiledi. Böylece kadına ayrımcılık yapıldı. Kadının sadece çocuk doğuran, erkeği oyalayan makine gibi görülmesi 1960'da feminizm ve cinsel özgürlük akımlarını ortaya çıkardı.

Feminizmin başlangıç noktası çok yerindeydi. Kadına karşı ayrımcılığa son verilmeliydi. En büyük ayrımcılığı da modernizmin katı uygulamaları yapmıştı. Üretmeyen bir kadın dışlandı, üreten kadına erkeğin yarısı, taşrada üçte biri ücret verildi. Bu ayrımcılık feminizmi tetikledi. Kadın erkek ilişkileri savaş alanına dönmeye başladı. Feminist hareketi başlatan, 1963'de kadınları silahlanmaya çağıran Betty Friedmen şu anda Manhattan'da tek başına yaşıyor ve "bir adamla güzel ve sadakate dayalı ilişki sahibi olmak beni çok mutlu ederdi" diyor. Evet, feminizm romansı yok etmişti. Erotik duyguların ön plana çıkartılıp romantik duyguların göz ardı edilmesi yeni bir erkek egemenlik modeliydi. Bir erkek daha çok kadınla beraber olmak için feminizmi kullanıyordu. Feminizm tek cinsin izole yaşamına neden olan küresel narsizmin acı meyvesi oldu. Boşanmaların Batı kültüründe % 50'lerin üzerine çıkması tesadüf değildi. Cinselliğin kadın elinden alınıp kadının silahsız bırakılması kadına zarar vermişti.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp