Tümör

Tümör. (Türkçe'de bunlara ur da diyoruz - Çeviren). Tümörleri Latince' deki şişme anlamına gelen sözcükten türeterek adlandıran ve iyi huylu (selim) ile habis diye iki gruba ayıran Galen bunu yaptığı için ba-.şarılı sayılmalıydı. Oysa, daha iyi bir adlandırma, habis tümörler için kötü ve selim tümörler için daha az kötü denilerek yapılabilirdi. Çünkü, tümörlerden hiçbir hoş karşılanmaz. Beyin tümörlerinden çoğu habistir ve ameliyat edilemezler. Ancak, selim tümörler bile yalnızca beyinde basınç yarattıklan için öldürücü olabilirler- Kafatası içindeki tümörler göreceli olarak yaygındır ve çocuklar için lösemiden sonra kanserle en çok ilişkili olurlar. Beyin tümörü aynı zamanda her olası değiş-keni de birlikte içerdiğinden tek bir şey değildir. Sözgelişi, beyindeki tümörlerin kökeni gliyal hücrelerde olabilir (bu tür hücreler başlıca tümörlerin önde gelen etkenidir); tümörlerin büyümesine bazı belirtiler eşlik eder. (Örneğin, çoğu kez baş ağnsı vardır ama bunun varlığı da bir kural değildir); kusmanın oluşu ya da olmayışı; kafatası içi basıncı-nın derecesi; tümörlerin başladığı yaş; ardından ölümün çabucak gelişi gibi olaylar tümörle birlikte yaşanabilirler.

Beyin tümörlerinin çoğu bedenin başka yerlerinde başlar. Bunlardan dikkati çekenleri, memeler ve bronşlarda başlayıp ikincil birikim olarak kan ve lenf ile taşınarak yeni adaklar (metastas) yapanlardır. (Bu durumda birincil gelişme noktasını bulmayı bekleyen ve uman pek çok cerrah, ikincil noktayla karşılaşır ve bu yüzden kanseri başka yerde saptamış olur). Beyin tümörlerinde üstün gelen fazladan tehlike, beyin içinde derinde bulunuşu ve bunlara ulaşabilmek için sonuçta diğer dokulan yıkıma uğratmaya gereksinim duyuluşudur. Bir genel kanser uzmanı, bir seferinde şöyle demişti; “Sonuçta sürekli hasta bırakacağı-mız hastalarla ilgili olmasak, tüm kanserleri iyi edebilirdik.” Uzmanın bu şakası beyin kanserleri için daha da doğrudur. Bedende gelişen bir oluşumu çıkarmak için deri, karaciğer ya da akciğer dokusunun bir bölümü aynı anda hastayı öldürmeden kesilebilir. Beyin dokusunda böyle olmaz ya da bu çok seyrek mümkün olabilir.

Bununla birlikte bazı beyin tümörleri başanyla çıkanlmış ve sinirbilimsel cerrahi dalı Londra'da başlatılmıştır. Bu başanyı ilk kez kazanan 25 kasım 1884 tarihinde Lord Lister'in yeğeni ve biyografi yazan olan Sir Rickman Godlee olmuştur. (Tıp tarihçi si Douglas Gutrie bu bilgiyi aktanrken hastanın adının 'Henderson' .. , ve İskoçya'nın Dumfries kasabası yerlilerinden olduğunu bildiriyordu. Büyük cerrahlar çoğu kez alacaklarını alırlar. Eğer terim onlara uygun düşerse büyük hastalar bunu çoğu kez güçlükle yapabilirler). Aynı on yıl içinde, yani yüz yıl önce, beyin cerrahisi genellikle ilerlemekteydi. Arthur Barker 1886 yılında ilk beyin apsesini çekip temizleme işlemini yapmış ve ertesi yıl Sir Victor Horsley ilk kez omurilik üzerindeki bir tümörü başarıyla çıkarmış-tı. ABD'de ilk beyin tümörü tam bir yıl sonra Philadelpialı William Williams Keen tarafından çıkarılmış ve sonra Harvey Cushing ortaya atılmıştı. Genelolarak Amerika'nın en c,Ciyük sinir uzman cerrahı olarak saygı gören Harvey Cushing, Lister dönemi ile çağdaş dönem arasındaki aralığı dolduracak şekilde 1869-1939 yılları arasında yaşamış ve beyin cerrahisinde başarılı sonuçlar elde etmiştir.

Bir beyin tümörü kafatası içi basıncını artırmadan dokuları hasara uğratmaya başlayabilir. Hasar ilerledikçe olasılıkla kendini bazı işaret ve belirtiler şeklinde ortaya koyar. (İşaretler doktorun gördükleri, belirtiler ise hastada var olan izlerdir). Ve çok büyük olasılıkla kafatası içi basıncı artar. Basınç yükselince tümörün ikincil etkisi oldukça önemli ve her zaman zarar verici hale gelir. Toplardamar kanı yer değiştirir, kılcal damar basıncı artar ve beyin omurilik sıvısı, artan basmca kar-şılık olarak sürekli salgılanır. Bu sıvının bulunduğu beyin karıncıklarındaki normal basınç yükselerek beş katına çıkar. Beynin içindeki bu rahatsızlık eğiliminin dıştan görülebilen işaretlerinden biri retina tabakasındaki kanamalardır. Artan bu iç basınca eşlik eden bir belirti ise, kusmalar ve sabahın erken saatlerindeki baş ağrılarıdır. Kafatası kenetlenmeleri iyice sağlamlaşmış olan yetişkinler için (kafatasındaki sütürler yirmi beş yaş dolayında iyice kenetlenirler) bir tümörün büyümesi kafatası içinde artan basınca yol açar. Çocuklarda kafatası genişleyebilir ve uzman kişilerin kafatasına hafif vuruşlar yaparak durumu çatlak bir testi gibi açık bir şekilde anlayacakları biçime girer.

Beyin tümörünün tanı'sı oldukça kolay ya da aşırı biçimde güç olabilir. İşin kolay yanı, W. B. Matthews ve Henry Miller'in Siııi.r Sistemi Hastalıklan adlı yapıtma göre, “Beyinde herhangi bir lezyonun ilerleyen işaretlerini gösteren bir hastada doğallıkla beyninde tümörün varlığından kuşkulanılmasıdır.” işaret 'Vebelirtiler tümörün yerine ve hastanın yaşına göre tümörün tipi ve gelişme hızına ilişkin olarak birçok bilgi vereceklerdir.. Kişi aynı zamanda bunama, düşkünlük (depresyon) hali ya da başağrıları çekiyorsa (kuşkusuz, toplumun her bireyi her zaman bu ağrıları çekebilir) tümörün tanı'sı güçleşir. Kafatası röntgeni tanı'ya yardımcı olacağı gibi, aynı şekilde başka yerlerde ikincil büyüme odaklarının varlığını saptamak için göğüs röntgenleri de yararlı olur. Beyinde tümörün bulunması halinde dalga şekilleri farklı olacağından EEG'ler de yardımcı olabilir. Bununla birlikte, gene Matthews ve Miller'in ifadelerine göre, “Kısa adı CT taraması olan bilgisayarlı eksensel beden kesiti röntgeninin (tomografi) bulunması beyin tümörleri kuşkusunun araştınImasında devrim yaratmıştır.” Ya radyoaktif iyodun kullanılışı (bu radyoaktif maddesinin yansının kaybolması için gerekli süre kısadır) ya da bu madde kullanılmadan bile beynin farklı radyo yoğunluklannın bir resmi elde edilebilir ve bu nedenle de, sözgelişi tümör gibi anormalliklerin varlığı ortaya çıkar. CT taramasının, beyin tümörlerinin araştırılmasında kullanılan diğer tüm teknikeri modası geçmiş uygulamalar haline getirdiği söylenmektedir. (Ne yazıktır, günümüzde bu tür tarayıcı aygıtlar dünyanın her yerinde bulunmamaktadır. 1981 yılının sonunda üçte biri ka dan ABD'de olmak üzere dünyada 4.000 dolayında tarayıcı aygıt bulunuyordu).

Beyin kanserinin tanı'sının böyle iyi bir şekilde yapılışı, şu anda bu kanser türüyle iyi bir savaşım sağlanmasına eşlik etmemektedir.

Yeniden Matthews ve Miller'e dönersek, taramayla tanı'sı yapılan alanın tedavisiyle ilgili şu satırlan okudukça düş kınklığına uğrarız.

“Beyinde herhangi bir ameliyat, beklenmeyen bazı komplikasyonların rizikosunu getirir... Genelde tümöre erişmek için daha çok beyin dokusuna girildikçe kan damarlanyla ilgili tehlike büyür ... Bazı beyin zan tümörleri (meninjiyon'lar) kafatasının tabanında yer almışlardır ve bunlann çıkarılışı kabul edilemeyecek rizikolar doğurur ... Habis tümörler ender olarak kesilip çıkarılır ama bu, onlann hiçbirinin ameliyat edilemeyeceği anlamına gelmez... Birden fazla ikincil tümör birikimi varsa, bunlar en iyisi olduğu gibi bırakılmalıdır ... Beyin tümörlerinin röntgen tedavisi düş kırıcıdır ve çok en der olarak bundan bir sonuç elde edilebilir. Habis bir tümörün başanlı biçimde kısmen çıkanlışından sonra kuramsalolarak röntgen tedavisinin daha iyi olacağı öne sürülürse de, bu tedavinin değeri gene de belirsizdir ... İkincil tümör birikimi beIirgin biçimde tek yerde ise, bu hastayı büyük ölçüde rahatlatacak bir şekilde çıkanlır ancak sonuçta pek ender olarak hastanın yaşamının uzatılması mümkün olabilir.”

CT taraması duruma bir açıklık getirmekle birlikte, ardından pek az bir rahatlık sağlayabilmektedir.

Genellikle kanser zengin toplumların ayırt edici özelliği olmakla birlikte, durum her zaman değişmez biçimde böyle değildir. Son olarak (İsveç'te) yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa'da her yıl habis tümörler 100.000 nüfusta 200 ölüm vakasına neden olmaktadır. 'Orta' ya-şama düzeyine sahip ülkelerde oran yılda 150 ölüme; Latin Amerika ve

Afrika'nın gelişmekte olan ülkelerinde çoğu kez 100 ölümün altına düş-mektedir. Aynı rapora göre daha az sayıdaki ölüm vakası Guatemala'da (27,3) ve Meksika'da (35,5) olmaktadır. Bu raporda görülmeyen beyin tümörleri ile o ülkedeki toplam kanser vakaları arasındaki dikkati çeken farkı gösteren oranın varlığını belirleyen sayıdır. Genel kanser vakası çoksa aynı şekilde beyinde tümörü olanların sayısının da çok olması gerekirdi. Göreceli olarak beyinde tümör (kanser) vakasının az olduğu ülkelerde akılsal hastalıklar, sözgelişi şizofreni çok görülmektedir.

Son zamanlarda bu konuda iki gelişme duyurulmuştur. Bunlardan ilki, anormal yüksek ısı (hipoterml) ile adeta 'kafatasını bir fırına çevirme yöntemidir. Beyin tümörü içine minik çubuklar sokulup mikrodalga yaratan .bir jeneratörle aşın derecede küçük boylu akım verilerek hasta beyin dokusu ısıtılmaktadır. Bu yöntem lehine bir prim, tümörlerin (genellikle ve önceden) beynin o bölgesinde kan akışını durduracak biçimde hasara neden olması yüzünden akımın o alanda tümör dokusunu yıkıma uğratırken ısının çevreye yayılmasının zorlaşmış olmasıdır. Gammatalomi olarak adlandınlan ikinci gelişme, talamusun belirli duygu iletme bölümüne gamma ışınlaması uygulayarak o bölümün yıkıma uğratılmasıdır. Bu işlem kansere bir şey yapmaz ama daha önce hastanın duyumsadığı inatçı ağnlan yok ederek hastaya büyük rahatlık sağlar· Daha önce değindiğimiz gibi, pek çok beyin tümörü hem habis karakterli hem de ameliyat edilemez niteliktedir. Bu nedenle tümörlü hücrenin yıkımının cerrahın bıçağından baş-ka bir araçla yapılmasını sağlayacak herhangi bir işlem çok iyi karşılanır. Aynı şekilde, habis urlara eşlik eden korkunç ağnlann azaltılmasıda iyi karşılanacaktır.

Yukarda girişte açıklandığı gibi, bu kesim tüm olasılıkların bir listesini yapmaktan çok beynin hasarı durumlarının seçilmiş bir çeşnisini vermek üzere kitabımıza konulmuştur. Bütün olasılıkları anlatmayı denemek hem yazar hem de okur için yorucu olacaktı. Kuşkusuz, beynin sayısız hasara uğrama hali bulunmaktadır. Bunlar beyin malaryası'ndan (burada parazit beynin kan damarlanna yerleşir) kurşun dumanı solumanın etkilerine; radyasyondan elektrik akımına çarpılmaya değin de-ğişen beynin hasara uğraması durumlan vardır. Ancak bu bölümdeki çeşni tüm yemek (ya da okuma zevki) için yeterli olacaktır.

Burada bitişe uygun olarak, mahkemelerce en büyük tazminat ödemelerinin beynin hasara uğramasıyla ilgili davalarda uygulandığını vurgulamayı istiyoruz. Pek çok kişi, diğer yaralanmalara kıyasla beynin hasara uğraması halinde verilen tazminat ne denli çok olursa olsun vetersiz kalacağım düşünebilir. Son bir olay, 1981 yılında İngiltere'de

Camden ve İslington Bölgesi Sağlık Yönetimi'nin uygulamasına karşı açılan bir davada normal 'Ve sağlıklı doğan bir bebekle ilgili olarak ya-şanmıştır. Yedi günlükken inatçı bir kusma durumunu tedavi etmek üzere bir ameliyata hazırlanırken bebeğe bir dizi aşırı dozda anestezi verilmişti. Çocuk beş yaşına geldiğinde akıl yaşı bir buçuk yaşındaki bir çocuğunki kadardı. Sarası vardı, çarpık bacaklıydı, idrar ve dışkı-sım tutamıyordu. Konuşması yetersiz kalıyordu. Gözleri şaşıydı ve kendi kendisine yemek yiyemiyordu. Aşırı hareketli, engel tammayan ve her şeyi kırıp döken bir çocuk olmuştu. Yaşamının da kısalıp yirmi yedi buçuk yaşına kadar süreceği kestiriliyordu. Mahkemece, Bölge

Sağlık Yönetimi'nin ihmalden ötürü sorumluluğu kabul edildi ve uğramlan zararlar (uzun çekişmeler ve dıştan bakanlara makul gelmeyecek tartışmalardan sonra) şöylece değerlendirildi:

Çekilen' ağrı, ıstırap ve hoş tavırların yitirilişi 50.000 Sterlin

Gelecekteki özen ve bakım harcamalan 156.000 Sterlin

Kazançtan kayıplar 7.500 Sterlin

Kabul edilen özel hasarlar 5.667 Sterlin

Yitirilen yıllardaki kazançtan kayıplar yok

Toplam 219.167 Sterlin+faiz

(1985'in ortasındaki kur karşılığı ile 153.416.900 TL-Çeviren)

Kaliforniya ve New York eyaletlerinin ABD'de geleneksel örnek alınırlık durumunu son zamanlarda bir olayla Florida eyaleti üstlenmiştir.

1982 yılında Florida jürilerinden biri beyni yaralandığı iddia edilen genç bir kadına 12 milyon dolar (6.360.000.000 TL) ödül verilmesini kararlaştırdı, Ödüle karşı çıkılmıştı oysa böyle bir miktar~n ödenmesi fikri bile birtakım primlerin bir sıçrama göstermesine rıeden olmuştu. Miami kentinde bir genel cerrah yılda 66.000 dolar (34.980.000 TL.) sigorta primi ödemek zorunda kalabilir. Bu, kısmen kendi sigortası ve kısmen de Florida'nın Hastalar Tazminat Ödeme Fonu'nun borçlanm ödeyebilir durumda tutmak içindir. (1982 yılımn ortalarında Fon'un borçları 50 milyon dolar ya da 26,5 milyar TL. idi). Sinir uzmam cerrahlar bu pahalı kentte yılda 80.000 dolar (42.400.000 TL.) ödemek zorunda kalabilirler di. Bu denli duyarlı olan beyin, aslında bu kadar çok hasar görmez. (Bu da herhalde tazminat alacaklar için çok kötüdür). Beyin en değerli varlığımız olabilir. Kuşkusuz yasal sadakalar, jürilerin tahmınleri ve ödenen tazminat düşünüldüğünde ödülü kazanan gene beyin olur. Ve, kuşkusuz beyin doğalolarak da hasara uğrayabilir. Bu durumda ilgili kişi kesinlikle bir şeyalamaz. Öyle görülüyor ki, her zaman şansla, kötü bir talihle ya da bu kesimde anlattığımız sıradan bir hastalıkla hastalanmaktansa, ortada suçlandınlacak bir kişinin bulunması parasal açıdan daha iyi bir sonuç vermektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp